İhanet, bazen aşk ve siyaset arasında da ince bir tayf gibi yaşanır. Kimbilir, belki de aşk ve siyaset birer misillemedir yekdiğeri için. Salıncakta üçüncü kişi olmak, konar göçer aşkların tutsağı olmak mıdır sahiden? Ya uzaktaki, nedense imkânsız sanılan bir hayale takılı kalmak?
Dayatılan hayatların dışına çıkamamak, hep bir ‘keşke’ye sığınmak…
Kaya Düşsel politikacıydı.
Oya Esin ise piyanist.
Belki sıradan bir kaçamak gibi başlayan bu beraberlik zaman içinde mahkeme salonuna, oradan darağacına kadar uzandı…
“Soprano vapurdan inerken gülümsüyormuş. Gözleri, insanların gözlerinin bir parmak üstündeymiş. Cemil Şevket Bey: ‘Herkesin alnına bakıyordu. Herkesin alnı ak mı diye bakıyordu…’ diyor ve mağrur bir ifadeyle başını sallıyordu.
Soprano, beyaza yakın krem rengi bir tayyör giymişti. Saçlarını aynı renkte gayet zarif bir şapka örtüyordu. İskarpinleri yüksek ökçeliydi; iskarpinleriyle bir örnek çantası kolunda asılı duruyordu.
‘Sabık ve sakıt’ Başvekil’le gizli, yasak bir aşk yaşamış olan soprano, kendisini ezmek istercesine bakmaya yeltenenlere gülümsemekle kalmıyormuş, bir yandan da onları bağışladığını söylemek ister gibi gülümsüyormuş.
Bu soprano, iktidarını belki de ebediyen kaybetmiş bir adama aşkını söylüyor; hâlâ söylüyordu.
Bu soprano, çoktan sona ermiş bir aşkı -âşık olduğu adam şimdi çökkün, hürriyetinden yoksunken- âdeta diriltiyor, bu aşkı yeniden dile getiriyordu.
Nihayet bu soprano, hiçbir aşkın hiçbir şekilde bitmeyeceğini açıkça ilan ediyordu.” [1]
Çetin Altan, 1 Kasım 1960 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yer alan yazısında şöyle anlatmış :
“…Menderes bir an, bir zamanlar sevmiş olduğu kadına baktı. Kadın da bir zamanlar sevmiş olduğu Menderes’e baktı. Bir an, sadece bir an bakıştılar, o kadar. ”

Yazan ve yöneten: Tarık Günersel
Oynayan: Serkan Aydın
Tiyatro Su yapımı, Tarık Günersel’in yazıp yönettiği “Aşk ve Siyaset” adlı oyunun Dünya Prömiyeri, 23 Ekim 2023 tarihinde Kadıköy Eylül Sahnesi’nde gerçekleştirilmişti.
Hatırlıyorum; bir prova arasında, Tarık Günersel’in yanına oturup, oyundan kısaca bahsetmesini istemiştim:
“Öncelikle, ‘Yarım Bardak Su’ piyesimi yalınlaştırdım, iki perde yerine, yetmiş dakikalık tek perdeye indirdim ve iki oyuncu için yeniden işledim. ‘Aşk ve Siyaset’ adını yeğledim. Oya Esin ile Kaya Düşsel’in 1950’lerde yaşadıkları bir duygusal ilişkiydi bu… Birbirini çeken ama siyasette çatışmalı iki kişi. Birbirlerine yasaklı. Biri ünlü bir piyanist diğeri Başvekil. Adnan Menderes’ten esin var, ama tümüyle hayalî bir ilişki, bir dönemin izdüşümü, diyelim.”
Tarık Günersel’in belirttiği gibi, birbirini çeken ama siyasette çatışmalı iki kişinin yaşadığı duygusal ilişkinin kahramanlarından biri Başvekil Kaya Düşsel‘di.
Tam da günbatımına denk gelen bir prova sonrası, Başvekil Kaya Düşsel‘i yaşar kılan Serkan Aydın ile konuşmuştuk. (Oyunun proje danışmanı olmanın tüm ayrıcalığını kullandığımı, söylemeliyim.)
Canlandırdığın yakın tarihimizden çağrışımlar yapan bir karakter…
Kısmen, diyebilirim. Hem gerçek, hem hayal iç içe aslında. Hani derler ya, sahici kişilerle bir ilişkisi yoktur, benzerlik varsa rastlantısaldır, diye.
Bir Başvekili oynamak, o kimliğe bürünmek nasıl bir duyguydu?
Kaya Düşsel’in millet vekili seçim sonuçlarını tedirginlikle, heyecanla, kuşkuyla beklediği bir geceyle başlıyor oyun. Sonrasında farklı zamanlar yaşanıyor… Bir uçak kazası mesela. Tırmanan toplumsal huzursuzluk, gerilen siyasi ortam ve bir askerî darbe. İşte, bütün bu yıllar içinde iktidar sahibi bir adamın çocuksu masumiyetini, sevgi, güven arayışını, çıkışsız kalışını ortaya koymaya çalıştım. Farklı duygusal gelgitlerin çok doğru, en inandırıcı biçimde yansıtılması gibi bir sorumluluğum vardı, her şeyden önce.

Biliyorum, klasik bir soru olacak ama, bu role nasıl hazırlandın, diyeceğim…
Öncelikle 1950’li yılların Türkiye’sini etüt etmem gerekiyordu. Gazete arşiv ve yayın taramaları yaptım, birkaç belgesel izledim. Sonrasında Kaya Düşsel neye, hangi durumda nasıl tepkiler verir, duygu dünyası nasıldır, bunları düşündüm. Nasıl yürür, nasıl bakar, nasıl oturur, kimi sözcükleri nasıl vurgular, konuşurken ellerini nasıl kullanır… Tüm bu detaylara yoğunlaştım, diyebilirim.
Demin sormam gerekirdi aslında role kattığın Pathos neydi?
Mevki, ünvan ve şiddetli güç zehirlenmesi kıskacına rağmen, Kaya Düşsel‘in insan özelliklerini ortaya çıkartmaya özen gösterdim en çok. Yüreğiyle beyni arasında koşan çocuğun muzipliğine göz yumuşunu yansıtmayı hedefledim. Aslında şöyle de açıklayabilirim: Tarık Bey karakter ve hadiseleri belli bir şiirsel gerçekliğin üstüne oturtmuştu. En yenilmez, en acımasız, en amansız hüzünlerle sınanırken bile Oya Esin ve Kaya Düşsel, bir ‘belki’ ye sığınmışlardı. Ve itiraf edeyim…
Ne, neyin itirafı bu durup dururken?
Kaya Düşsel karakterinde kendime rastladım zaman zaman, bir tür kesişme, buluşmaydı bu yaşadığım.
Biraz daha açıklar mısın?
Belki de kendi yaralarımdan, hayat ve hayal kırıklıklarımdan tanıdım en çok onu. Birbirimizin öyküsünde nefes alıp vermeye başladık giderek. Ve bazen rüyamda boşlukta sallanan bir ilmeğe doğru yürüdüğümü gördüm.
Kaya Düşsel ölüme giderken, “Kimseye kırgın değilim,” der. Peki ya, Serkan Aydın?
Aslında “Değilim,” diyebilmek için değişik hayat scala’larından geçmem, çok kez acıyla, işsizlikle, tutulmamış sözlerle, sayısız mobbing ile, yarı yolda bırakılışlarla sınanmak gerekiyormuş. Değilim, diyebilirim yine de.. Bu arada belirteyim, hınzır baharların, ertelenmiş tutkuların, bir yudum komedi ve bir tutam dramla alaşımlandığı “Aşk ve Siyaset” hayatın ertelenmemesi gerektiğini de fısıldıyor izleyiciye.
Yaşar kıldığın karakter “Kimsenin etkilenmesi umurumda değil. Doğrusu sizden başka,” diyor sevdiği kadına. Duygu fırtınaları olan bir insan aslında.
Bana göre, içindeki çocuğu hiç kaybetmemiş biri Kaya Düşsel. Hep o küçük çocuğun sesine kulak vermiş yıllar yılı. O savruluşlar, o keskin hüzünlerle sınanmış yasak yalnızlıklar belki de bundandı.
İlgi ihtiyacı mı?
Yoksa her başka bedende bir anne arayışı mı? Olası tehlikelere karşı koruyan, güven veren, her koşulda koşup sığınabileceği, şefkatli bir anne…
”Kılavuzum olun yine de. Yolda tuzak olabilir.” diyor mesela.
Tarık Günersel bir defasında Kaya Düşsel’den şöyle bahsetmişti:
“Kaya’da bizi en çok etkileyen şeylerden biri samimiyeti,nezaketi, duygulu ve duyarlı oluşu.

Kadının yanında kendisi olabiliyor.
Ama dış dünya başka:
İstediği oyun oynanmayınca bozulup saldırganlaşıyor:
‘Şimdi de üniversitelerde muhalefet başladı!’
Meclis’te, siyasette muhalefet yetmiyormuş gibi!
Bunu anlayamıyor. Kendisi hep haklı çünkü!
Psikolojide ‘mitomani’ hastalığı varmış,
yarattığı mite, efsaneye inanmak.
Sanatçı olsa yararlı olabilecek bir sorun.
Siyasette tehlikeli, hatta öldürücü…
Oya’nın estetik güçlülüğü ve olgunluğu çekici geliyor.
Anne düşkünlüğünün izi.
Coşkulu çocuksuluk sanatta verimli olur,
ama siyasette (ve iş hayatında) tehlikelidir.
Sınırsızlaşmak istiyor Kaya. Çapkınlıkları bundan belki.
Bu istek iktidarda baskıcılığa yol açıyor ister istemez.”

Peki ne zaman sığındığı çocukluktan sıyrılmış, sana göre?
Tarık Günersel şöyle yanıtlamıştı bu soruyu:
‘Reşit olmak’ yaşla olmaz,
çoğu insan reşit olmadan yaşlanıp ölür.
Kaya ne zaman reşit oluyor?
Hapisteyken.
‘Meydanlar nasıl da dolardı!..’
O uzun replik farkına varma sürecini yansıtıyor.
Hayretler içinde.
Son sözü: ‘Kimseye kırgın değilim.’
Bağışlama. Kendisi dahil mi?
Kabulleniş. İçten, çocuksu yine.”
Oyun sonrası fuayede şu yorumla karşılaştım ”O kadar gerçekti ki her şey…”
Ne diyeyim AŞK ve SİYASET, böyle bir şey, işte.
Serkan “Aşk ve Siyaset” izleyiciden, basından hayli ilgi gördü… başarı nasıl bir duygu?
Bugün başarınızı alkışlayanlar, hemen yarın en ufak bir tökezlemenizde sizi yerden yere vurabiliyor. Sahneyle hayat arasındaki uyumu sağlamak isteyen bir aktörüm sadece. Aslolan geriye düzeyli işler bırakmak.
21 Ocak 2024 akşamı… Salonda 350 kişi var. Saat 19.58… dışarıda sırılsıklam bir yağmur. Ve hayatının belki de en büyük sınavına sadece iki dakika kalmış… Tek başınasın. Kimseden yardım alamayacağın yerdesin. Sahne de…
Haftalar önce Ordu’da, yani doğduğum şehirde “Aşk ve Siyaset”in sergileneceği duyurulmuştu. Afişler, ilanlar, sen de biliyorsun o süreci. Oyuncu arkadaşımın rahatsızlığı nedeniyle, temsile on iki gün kala bir yol ayrımında buldum kendimi. Ya temsil ertelenecek ya iptal edilecekti. Tarık Bey, gelişen durum çerçevesinde metinde ufak değişiklikler yaptı. Nur Gürkan, hakkını ödeyemem, Oya karakterine sesiyle hayat vermek için stüdyoya girdi. Elimizde tertemiz, dupduru seslendirilmiş ses kaydı ile Ordu’ya gittik. Zafer Bozdağ başta olmak üzere ses ve ışık konusunda deneyimli dostların desteğiyle provalar başarıyla neticelendi.
Risk almıştın aslında… Ses kaydının bir saniye erken ya da geç yayına verilmesi tüm illüzyonu yerle bir edebilirdi…
Haklısın. Ama denemeliydim… Perde kapanmamalıydı.
Ve sahneye çıktın…
O â nı hiç sorma… Demek insan ölmüyormuş. Bir an, kısacık bir an, ne yaptım, diye düşündüm. Derin bir nefes aldım. Ve izleyiciye: “Şimdi kadın karakteri hayallerinizde yaratmanızı isteyeceğim, sizden. Kızıl saçlı, sarışın, siyah saçlı, ela gözlü, belki mavi gözlü, her nasıl isterseniz,” dedim.
Bir sessizlik oldu…
Ve ışık hafifçe karardı. Artık Kaya idim. İki dakika sonra Oya ses olarak sahnede belirdi. Sonrasını biliyorsun zaten. Oradaydın… Dakikalarca devam eden alkışlar. Ertesi gün “Serkan Aydın’dan Tek Kişilik Düet ” , ” Bir Serkan Aydın Resitali” başlıklı haberler çıktı…
Charlie Chaplin’in, nam- ı diğer Şarlo’nun bir cümlesini çok sık kullanıyorsun, şu günlerde…
“Hayatın uzaktan görünüşü bir komedya, yakından görünüşü ise sahici bir tragedyadır.” Öyle değil mi, dışarıdan fark edilmese de ne tragedyalar yaşıyoruz… Işıkla zifiri karanlık, umutla umutsuzluk, sevinçle acı hep kucaklaşıyor. Mutsuzlukla mutluluk da…
Seni yakından tanıyan biri olarak ne kadar titiz, yaptığın iş konusunda nasıl detaycı olduğunu biliyorum. Kılı kırk yaran bir kişiliğin var. Son olarak ” Aşk ve Siyaset ” Serkan Aydın için ne ifade ediyor, diye sorsam ?
Dönüm noktası, diyebilirim. Tarık Günersel’in yazıp yönettiği bir oyunda, özveriyle çalışan bir ekiple çalıştık. Aktör olarak söylenecek, sözümü söyledim. Yıllar sonra da, onurla, güzel duygularla hatırlayacağım bu süreci, eminim. Bu arada belki tekrar olacak ama projenin en başından itibaren medya desteğini bizden esirgemedi. Sekiz temsil de dolu salonlarda gerçekleşti. Teveccüh dolu alkışlarla ödüllendirildik. Oyunla ilgili nasıl desem, az ya da çok bir merak oluştu. Katıldığım davetlerde olsun, sosyal medyadan gelen iletilerde olsun oyuna dair sorular yöneltiliyor… Demek ki, bir ilgi oluşturabilmişiz.
Kalplerinde kılıç yaraları taşıyan Oya ve Kaya’yı düşündüm bir an.
Suda harelenen yeşillere takıldı gözüm.
Az ötede rüzgarla sallanan boş salıncak.
Serkan Aydın
1973 yılında Ordu’da doğan Serkan Aydın, ilkokul ve lise yıllarından itibaren tiyatro ile ilgilenmiş; 1988-2002 tarihlerinde O.B.B.Ş.T’ da (Ordu Belediyesi Büyük Şehir Tiyatrosu) Rumuz Goncagül, 403. Kilometre, Hamlet-Getto- Hekimoğlu ve Uzun Çorap Pepi (Gürcistan Devlet Tiyatrosu) gibi birçok oyunda görev almış ve özel tiyatrolarda çalışmıştır. Bu seneler içinde Karadeniz ‘de bulunan Bölgesel TV ‘de program yapmaya devam etmiştir. 1993 yılında tiyatro eğitimi için İstanbul’a gelmiş Devlet Ünivertesi, Pera Güzel Sanatlar (Tiyatro Pera) ve Yedi Tepe Oyuncuları Hadi Çaman’da Tiyatro – Oyunculuk eğitimi almıştır. Tiyatro eğitimine devam ederken, bir yandan da Kanal 6’da Cenk Koray’ın sunduğu programda çalışmış, Show TV, Star, Kanal D, MTV, Kanal Türk gibi Ulusal Kanalların programlarında Oyuncu, Yönetmen Yardımcısı, Yönetmen olarak çalışmıştır.Aynı zamanda Müzik ve Reklam şirketleri olan Ulus Film Production, Prestij Film ve Balance Production’da Yönetmen Yardımcısı , Yönetmen ve Sanat Yönetmeni görevlerini üstlenmiştir. Oyunculuk kariyerine devam eden Serkan Aydın, aynı zamanda tiyatronline.com.da röportaj ve tiyatro sanatı üzerine yazılar yazmaktadır.
ROL ALDIĞI TİYATRO ESERLERİ
• Rumuz Gonca Gül – (Ordu Büyükşehir Belediyesi Karadeniz Şehir Tiyatrosu- O.B.B.K.Ş.T) Oyuncu
• 403. Kilometre -(Ordu Büyükşehir Belediyesi Karadeniz Şehir Tiyatrosu-O.B.B.K.Ş.T) Oyuncu
• Ordu’nun Dereleri Aksa Yukarı Aksa- (Ordu Büyükşehir Belediyesi Karadeniz Şehir Tiyatrosu-O.B.B.K.Ş.T) Oyuncu
• Dağ Denize Kavuşsa – (Ordu Büyükşehir Belediyesi Karadeniz Şehir Tiyatrosu-O.B.B.K.Ş.T) Oyuncu
• Uzun Çorap Pepi- (Gürcistan Devlet Tiyatrosu ve Ordu Büyükşehir Belediyesi Karadeniz Şehir Tiyatrosu-O.B.B.K.Ş.T Ortak Yapım) Oyuncu
• Evlilik Düeti- (Tiyatro Dünya Oyuncuları) Oyuncu
• Pamuk Prensesin Rüyası – Tiyatro Dünya Oyuncuları) Oyuncu
• Pukeleka/Gül&Ateş (İstanbul Dram Tiyatrosu) Oyuncu
• Aşk ve Siyaset ( Tiyatro Su ) Oyuncu
ROL ALDIĞI TV DİZİLERİ
• Meleklerin Aşkı
• Ya İstiklal Ya Ölüm
ÖDÜLLERİ
• 2020 Yeni Tiyatro Dergisi En iyi Komedi Müzikal Erkek Oyuncu
• 2022 Yeni Tiyatro Dergisi Uluslararası Başarı Ödülü
[1] İleri S.:”Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver ” Oğlak Yay.,1997