Momo tuhaf yerlerde uyur; İstanbul Kart dolum cihazlarının, bankamatiklerin üstünde, X-Ray cihazının yanında. Dünya yıkılsa umrunda değil, derler ya, öyle.
“Pisi pisi”, diye seslenin, ilgilenmez; başını okşarsın, kıpırdamaz. “Her pisi pisi diyene miyavlayacaksak işimiz var.” diye düşünüyor olmalı.
Haksız da değil hani, Şişhane Metrosu’ndan her gün binlerce insan geçer. Momo’nun işi onları eğlendirmek değil ki, o ev sahibi. Biz yolcuyuz, o hancı…
“Ona Trump diyordum eskiden.”
Şişhane Metrosu’nun güvenlik görevlisi, bunu söyleyen.
“Ama bir kadın var… Hergün gelir, mamasını verir, karnını doyurur. Sonra cebinden çıkardığı topla on beş-yirmi dakika oynar. Momo adını o verdi. Baktım alıştı, ben de bıraktım Trump demeyi.”
İyi olmuş, Trump salağın teki. Halbuki Momo öyle mi? Hemcinsleri kış kıyamette titrer, yazın güneşin altında pişerken, kışları sıcak, yazları soğuk metro istasyonunu yurt edinen bir kediye aptal denebilir mi?
Metronun kapıları geceyarısı kapanır. Momo çıt çıkmayan Şişhane metro istasyonunda sabaha kadar deliksiz bir uyku çeker. Sabah bütün kediler gibi gün ışığıyla uyanır, dışkısını yapar, mamasından atıştırır, güvenlik görevlisine merhaba der, yolcuları karşılar, biraz dolaşır, yine uykusu gelir, yatağına geri döner; İstanbul Kart dolum cihazlarının, bankamatiklerin üzerine, X-Ray cihazının yanına…
Erkeklerle
kedilerin
dostluk ve
yoldaşlık
hikâyeleri