Coşkulu muydu 1 Mayıs? Sorunun cevabı, büyük harflerle “evet” olacaktır.
Kitlesel miydi, ona da evet.
Coşku ve kitlesellik öncesinden belliydi.
Birinci 1 Mayıs
Türkiye’nin neredeyse her ilinde, büyük ilçesinde irili ufaklı çok sayıda miting gerçekleşti. Hayatlarında ilk kez 1 Mayıs mitinglerine katılan binlerce liseli, üniversiteli vardı. Ankara mitinginde üniversitelerinin coşkusu Tandoğan Meydanı’na koşarak girişlerinden anlaşılıyordu. Tam da 1 Mayıs öncesinden başlayan kitle hareketlerinin 1 Mayıs alanlarına yansımasına tanık olduk.
🔴 Ankara Tandoğan Meydanı’na ODTÜ’lüler koşarak girdi, yurttaşlar üniversitelileri coşku ve alkışlarla karşıladı.#dokuz8 / @feyzacbi / #1M25 pic.twitter.com/Uffzef2Cm0
— dokuz8haber (@dokuz8haber) May 1, 2025
Örgüt ve partilerin gösterişli kortejleri vardı. Her parti, örgüt, sendika çok sayıda pankart, flama, önlük, parti bayrağıyla alanları doldurdu. En devrimci Marksist olanından sosyal demokratına örgüt ve sendikaların miting sonrasında yaptıkları açıklamalara da 1 Mayıs’ın coşkusu yansıdı. Mutluydu herkes.
Öyle ki, uzun zamandır ilk kez AKP lideri ve bakanlar çeşitli etkinliklerle 1 Mayıs’ı kutladılar.
Bütün bunlar olayların bir yüzüdür.
İkinci 1 Mayıs
1 Mayıs’tan hemen önce gözaltına alınan yasal örgüt ve sendika temsilcisi 92 kişi ile 1 Mayıs günü sadece İstanbul’da gözaltına alınan 450’den fazla insanın yürütmeye çalıştığı bir mücadele vardı. 1 Mayıs’ta Taksim’de olmanın gereğini yerine getirmiş olmaktan dolayı gece ev baskınları ya da miting günü işkenceli, ters kelepçeyle, darp edilerek, hakarete uğrayarak gözaltına alınanların İstanbul’u da vardı.
Taksim hedefiyle yürüyenler Kadıköy mitingine katılanlar kadar kitlesel olmasa da, politik bakımdan mücadeleyi daha ileriye taşıma cesaretini gösterenler oldu. Tüm Türkiye’nin gözü ve kulağı demokratik haklarını kullanarak Taksim’e yürümek isteyenlerdeydi.
Bu iki 1 Mayıs aynı anda yaşandı.
Tek 1 Mayıs mümkündü
1 Mayıs öncesinde sendikalar daha önce Taksim kararı almışken, bugün yani alanları coşkuyla dolduran binlerce gönüllü varken neden Taksim kararı almadı diye sormuştuk. Aynı şekilde örgüt ve partiler de daha önce “tek 1 Mayıs” diyerek İstanbul’da ve Taksim’de olma kararı almışken neden almadı?
Bunun birçok cevabı olabilir ama kanımızca en önemlisi, kendilerini kitleye gösterme kaygısı, en gösterişli ve kalabalık olma arzusu ve bu yolla kitleleri etkileyebileceklerini zannetmeleri olmalı.
Miting alanına koşarak giren öğrencileri “bayram giysileriyle” karşılamanın, mitinglere coşku veren öğrencileri etkilenmeyeceği kanaatindeyiz. Gezi sırasında da benzer bir durum yaşanmıştı ve kitlenin ana gövdesini oluşturan bağımsız siyasi kişileri örgütlerin yapmacık tutumları yüzünden hiçbirinin safına katılmadı. Bugün de farklı olacağını sanmıyoruz.
Heba edilen enerji
1 Mayıs 2025’te örgüt ve partiler kitlelerin arkasından gittiler. 19 Mart’tan buyana biriken mücadele enerjisini bir ileri seviyeye taşımanın yolları aranmadı. Acil demokratik ve sosyal talepler içeren bir mücadelede, karşınızdaki kadar kararlı olmalısınız. Siyasi havanın sizden yana olduğu bir durumda, operasyonlarını sektirmeden sürdüren iktidar kadar kararlı durmalısınız. Vitesi boşa atmamaya, vites yükseltmeye cesaret etmelisiniz.
1 Mayıs 2025, sendika bürokratlarının eliyle, biriken enerjinin CHP lehine boşaltılmasına hizmet etti. Demek ki, neymiş? CHP’den ayrı duralım çağrısı yapmakla siyasi olarak ayrı durulmuş olmuyor.
Bir adım ileri
Büyük miting alanlarını dolduran siyasi örgüt, parti ve sendikaların sorumluları bu 1 Mayıs’ta coşku ve kitlesellikle övünmesi gereken en son kişilerdir. Hem bu kitleselleşmede emekleri yoktur, hem de zaten bunu ön görüp mücadeleyi bir adım ileriye taşımak için çalışmaları gerekirdi.
Önlükleri giyinip, bayraklarla kortejleri süsleyip miting alanlarında boy göstermenin devrimci bir mücadele olmadığını bilecek deneyim ve birikimde olanların yapması gereken eylemlerinin genel mücadeleyi ileriye taşıyıp taşımadığına bakmak olmalı. Bir yanda demokratik haklarını kullanmak istedikleri için yüzlerce kişi gözaltına alınırken, bunlar yokmuş gibi coşku ve kitlesellikle övünmek değil!