İnsan doğduğu memleketi asla unutamıyor!
Ben de Türkiye’de, İstanbul’da doğdum; hiç kopamadım buradan…
Rahmetli babam büyük bir Atatürk sevgisiyle büyütmüştür bizleri.
Seneler evvel, 1957’de annem, babam ani bir kararla İsrail’e göç etti.
Maalesef 1955 yılının o felaket günleri sayılan 6/ 7 Eylül olaylarının etkisi çok büyüktü bu kararda…
Elbette her anne baba için zor bir karardır bu; aileni peşine takıp yeni bir hayata atılmak ne müşkül şey.
Babam “Yok anacığım, burada çocuk büyütülmez!” diye bu kararı alıp annemi de razı edip canı gibi sevdiği Türkiye’yi bir gecede terk etti.
Biz küçük olduğumuz için çok eğleniyorduk, hatta acayip bir heyecan da sarmıştı bizi.
O dönemler İsrail’in kuruluş dönemleriydi ve hayat çok zordu…
Anneciğimin ise çok güzel bir mesleği vardı; dikiş dikerdi, iyi bir terziydi.
İzmir’de Rum bir ustanın yanında çalışarak terzilik sanatını öğrenen annem, babasının genç yaşta ölmesi ardından küçük yaştan itibaren hep çalışmak zorunda kalmış ve evin bütün yükünü o sırtlamıştı.
İşte o dönem annem İsrail’deki Türk Elçiliğine gidip kendini tanıttıktan kısa bir süre sonra elçinin eşi hanımefendiye giysi dikmeye başlamıştı. Buradan şöhreti yayıldı ve devlet erkanının dikkatini çekti.
Derken, zamanla, İsrail’in üst makamlarının eşlerine de çok güzel koleksiyonlar hazırlamaya başladı.
Bunların arasında o dönemin valisi İzak Şamir’in, polis müdürü Namir’in, Yom Kippur ve 6 Gün Savaşı’nın ünlü generali ve savunma eski bakanı Moşe Dayan’ın, ayrıca Nobel Barış Ödülü sahibi olan eski devlet başkanı Menahem Begin’in, eski başbakan Izak Rabin’in eşleri bulunuyordu.
Annemin tüm bu bağlantıları babamın iş bulmasını da sağladı.
İş bulmanın zor olduğu o dönemlerde babam İsrail’in en aranılan pırlanta ve mücevherat ustası oldu.
Öyle ki o zamanlar çok lüks sayılabilecek nadirat arasında olan villa, şahsi otomobil gibi şeyleri alabilecek fırsata sahip olmuştuk.
Babam buna rağmen, gizli bir hasret çekiyordu: Hep Türkiye özlemi ile yanıp tutuştu. Türkiye’nin başka herhangi bir ülkeye benzemediğini söyler, “Kızım, güzel memleketimin toprağı çok verimlidir, süpürgenin sapını eksen yeşerir ama insanlarımız az çalışmayı seviyor, herkes bir başkasının sırtından geçinmeye bakıyor. Türkiye’nin, Anadolu’nun kıymetini bilmek lazım!” derdi. Anlaşılan daüssıla (vatan hasreti) babamı yakıp kavuruyordu.
İsrail’de yaşamaya ancak beş sene dayanabildi ve bir gün “Bana yetti artık!” dedi, “Ben memleketime dönüyorum…” dedi.
Annem, ben ve erkek kardeşimle İsrail’de bir müddet kaldık, babamın ardından ve daha sonra mecburen döndük.
Okula gittiğim İsrail yıllarımda, o dönemlerde en eğlendiğim zamanlar PURİM adındaki karnavala benzeyen bir bayram vardır, işte onu severdim.
Ester ismini taşıyanlar o gün oruç tutarlardı. Milattan Önce 4.yüzyılda geçen Ester hikâyesi de şöyledir; Ester Kitabı’nda geçer bu anlatı…
Hindistan’dan bugünkü Etiyopya, Sudan ve Somali’nin eski imparatorluk ülkesi Habeşistan’a kadar 127 kavmi hükmeden Pers Kralı Ahaşveroş’un gözünden düşen Kraliçe Vaşti saraydan kovulmuştu.
Bir süre sonra Yahudi Mordehay’ın yeğeni olan Ester adlı kadın, Kral tarafından beğenilir ve Kraliçe olur.
Kralın Veziri Aman kendisinin önünde diz çökmeyi reddettikleri için Yahudi Kavmi‘nin jenosit ile tümüyle ortadan kaldırılması için Kralın emir vermesini talep eder.
Ne var ki, kendisi de Yahudi olan Kraliçe Ester bu felaketi önlemek için Yahudi Kavmi’nin gün boyunca oruç tutmasını ister, kendisi de oruç tuttuktan sonra Kralın huzuruna çıkarak yapılmak istenen kötülüğü engeller.
Yahudiler de sevinç ve huzura kavuşarak bugünü bayram ilan eder. Bir anlamda Cadılar Bayramı’na da benziyordu, hepimiz annelerimizin diktiği çeşitli karnaval elbiselerimizi giyerdik, kimimiz palyaço kimimiz kar kraliçesi olurduk.
O dönemlerde Amerikan kültürü İsrail’e yeni yeni yerleşmeye başladığından, erkekler genellikle kovboy olurdu, işte bu bayramlarda yediğimiz Vezir Aman’ın Kulakları (Oznei Aman) denen kurabiyelerin ne rayihasını ne kokusunu, ne de tadını unutabilirim.
AMAN’IN KULAĞI Kurabiyesi
(Oznei Haman )
MALZEMELER
- 115 gr. tereyağı
- 115 gr. şeker
- 1 tatlı kaşığı vanilya esansı (veya 2 paket vanilya)
- 3 adet yumurtanın sarısı
- 250 gr. elenmiş un
İÇ MALZEMESİ
- 3 çorba kaşığı haşhaş tohumu
- 1 çorba kaşığı bal
- 2 çorba kaşığı şeker
- 1 limonun kabuğu ince doğranmış
- 40 gr. toz badem
- 1 adet yumurta (çırpılmış)
- 25 gr. kuş üzümü
(Bu malzemeden 20 ADET kurabiye çıkar!)
TARİFİ
– Tereyağını şeker ile karıştırın. Vanilya, yumurta sarısı ve unu ilave ettikten sonra kulak memesi kıvamında bir hamur elde edene kadar yoğurun. Yoğurdununuz karışımı streç filme sararak buzdolabında saklayın.
– Kurabiye içine: haşhaş, bal, şeker, limon kabuğu ve limon suyunu bir tencereye koyup dört çorba kaşığı su ile hafif kaynatın ve karıştırın.
– Kaynayan içe badem ve üzümü ekleyip tencerenin altını iyicene kısın. Yumurtayı da ilave edip iyice karıştırdıktan sonra ateşten alın.
– Buzdolabında dinlendirdiğiniz hamurdan küçük toplar koparın. Bunları unlu bir zeminde açın ve bir bıçakla üçgen şeklini verin. Harcı bu hamurların ortasına koyduktan sonra kenarlarını birleştirip yine üçgen şeklinde kapatın…
– Üçgen hamurların üzerine bir fırça yardımıyla yumurta sürdükten sonra önceden 180° ısıttığınız fırında 20 -30 dakika pişirin.