Yazılı bir metnin (çoğunlukla romanın) filme, tiyatroya ya da müzikale uyarlanması her şeyden önce toplu bir Alımlama (Rezeption) çalışmasıdır. Yani metni ele alan rejisör metni nasıl algıladıysa öyle işler, senaryo yazarı alımladığına uygun bir dil kullanır, oyuncular kendilerine verilen rolü eserin bütünü içinde nasıl alımlamışlarsa öyle canlandırırlar. Derken bir tek kişinin, yani yazarın fantezisinden oluşan metin, birden fazla kişinin, yani sanatçının alımlamasıyla güçlenir, görselleşir.
Bu durum aynı zamanda edebiyatla diğer sanat disiplinleri arasındaki mutlak eşitsizlik ilkesine denk gelir. Edebiyat sanatı diğer sanat disiplinlerini tetiklemiştir. Hele söz konusu olan metin Kafka´nın metinlerinden biriyse, toplumu ve bireyi sorgulayan her sanatçı, o metindeki boşluğu kendi birikimine bağlı olarak başka bir tarzda okur, yorumlar, doldurur. Görselleşen yazılı metnin tamamen ya da kısmen değişmesi-değiştirilmesi son derece olağan ve meşrudur.
Sahnedeki Dava:
Kafka´nın meşhur Dava romanının tam olarak ne zaman yazıldığı bilinmese de, birinci dünya savaşı yılları olduğu tahmin ediliyor. Roman yazarın ölümünden sonra arkadaşı Max Brod tarafından ilk kez 1935 yılında Toplanan Yazılar (Gesammelter Schriften) adıyla yayınlanır.[1] 1942´de Fransız yazar André Gide rejisör oyuncu Jean-Louis Barrault ile birlikte romanı sahneye uyarlamak için çalışmalara başlar. Böylece Dava ilk kez 1947´de sahnelenir. André Gide ve Jean-Louis Barrault eserdeki zamansızlık ve yerin belirsizliğini bir şifre gibi alımlarlar. Yani onlara göre romandaki zamansızlık, bütün zamanlara, yerin belirtilmemesi de her yere gönderme yapıldığının işaretidir. Ana kahramanın Josef K. olarak adlandırılması da, onun herkes olabileceği fikrine yol açar. 1942-1947 arasında gerçekleşen sahneleme çalışmasında romanın André Gide ve Jean-Louis Barrault tarafından şu şekilde alımlandığını söyleyebiliriz:
Kahraman Josef K. Herkes
Mekan Her yer
Zaman Bütün zamanlar
Ancak Dava 1950´li yıllarda defalarca Avrupa sahnelerinde oynandığı halde, -belki ikinci dünya savaşının yarattığı politik ve ekonomik çöküntüden dolayı- beklenen ilgiyi görmez. Romandan sahneye yansıyan; bireyin toplum içindeki baş döndürücü çaresizliği, suç-korku-yalnızlık, yabancılaşma psikolojisi o dönemin şartlarında insanların uzak durmak istedikleri bir olgudur. Oyun ikinci kez 14 sene sonra Fransa´da sahnelenir. [2]
Belgeseldeki Dava:
Belgesel Tiyatro´nun kurucusu Peter Weiss Dava´nın Kafka´nın kendi yaşam öyküsünden bir kesit olduğundan yola çıkarak romanı belgesel tiyatroya uyarlar. Yazarın diğer eserlerinde de oldukça sık rastlanan boş alanları, yine roman metnine yansıyan şifrelerle doldurmaya çalışır.
Peter Weiss´a göre romanda hiç bir tarih olmadığı halde romanın ana-kahramanı Josef K.´nın 30. yaş gününde tutuklanması ve 31. yaş gününde idam edilmesi anlatılan zaman açısından bir ipucudur. Çünkü Josef K. Franz Kafka´nın kendisidir ve yazar bu romanda kendi 30. doğum gününde tanık olduğu İkinci Balkan (1913) savaşının başlangıcına ve bir sene sonra 31. doğum gününde tanık olduğu Birinci Dünya (1914) savaşına vurgu yapmaktadır. İkinci Balkan savaşından Birinci Dünya savaşına kadar geçen süre tam bir kabus gibidir ve birey sıkıştığı toplumun içinde hiçbir şey yapamayan, çaresiz, edilgen bir nesnedir. Sebebini bilmediği bir suçtan dolayı yargılanmakta ve hatta bu yargılanmanın sonunda idam edilmektedir.
Peter Weiss Dava´yı sahnelerken Kafka´nın biyografisinden, günlüklerinden, mektuplarından ve kısa yazılarından yola çıkarak belgesel oyununu kurgular. Kahramanlar belgesel tiyatronun özelliklerine uygun, siyah-beyaz(iyi-kötü) karakterler olarak sahneye yerleştirilir. Bu oyun Der Prozeß adıyla 1974-1976 yılları arasında sahnelenir. Peter Weiss yıllar sonra(1981-1982 yıllarında) Dava´yı yeniden çalışır ve Der neue Prozeß (Yeni Dava) adlı oyununu yazar. Bu kez Dava romanını tamamen farklı bir alımlamayla kurgular. Yeni Dava önce Stockholm’de (1982) daha sonra da Almanca olarak Berlin´de (1983) gösterime sunulur.
Ekrandaki Dava:
Amerikalı rejisör Orson Welles 1962´de Dava romanını filme uyarladığında büyük tartışmalara sebep olur. Lè Proces adıyla gösterilen film Fransız, Alman ve İtalyan ortak yapımıdır. Filmde Dava romanına kendi politik yorumuyla epeyce katkıda bulunan Orson Welles yaptığı çalışmayla orijinal metinden oldukça uzaklaşır. Hatta kendi bakış açısıyla tamamen farklı bir Josef K. yaratır. Orson Welles´in Dava üzerinden ekrana yansıyan politik mesajı; bireyin, toplumsal kurallara karşı çıkarken yalnızlaşmayı, dışlanmayı ve infaz edilmeyi göze alması gerektiğidir. Bu politik mesaj Kafka´nın romanlarında Kafkaesk olarak bildiğimiz ruh halinden daha farklı bir etki yaratır. Bir anda kendi evinde tutuklanan Josef K. romandakinin aksine filmin sonlarına doğru kapitalist sistemi ve sistem içindeki bireyin bilinçsizce değer kaybına uğramasını aktif bir şekilde eleştirir. İçine hapsedildiği sözde kaderi açıkça reddeder.
Filmde ayrıca güncelleştirmeden de bahsedilebiliriz. Bu sahnelerde zaman ve mekan unsuruna rastlarız. Örneğin Josef K. gibi yargılanan insanlardan oluşan kalabalık bir grup, Nazi toplama kamplarındaki insanlar gibi ekrana yansır. Yine Josef K.´ yı uyarmaya çalışan amcası, ona gizli bilgilerin hepsini bilgisayarda kaydetme önerisinde bulunur, ki kitabın yazıldığı tarihte bilgisayar yoktur. Yine romanda sekreterlik yapan Fr. Bürstner filmde gece kulübünde çalışan bir kadın olarak karşımıza çıkar. Değişikliklerden en ilginç olanıysa filmin finalinde yaşanır. Romanda boğazlanarak öldürülen ve ölürken kendisi hakkında söylenenleri dinleyen Josef K., filmde dinamitlenerek öldürülür. Romandaki finalde cellatlar konuşturulduğu halde, filmdeki finalde Orson Welles arka fondan şunları söyler;
“Bu film Franz Kafka´nın romanından esinlenilerek yapılmıştır. Ben Orson Welles, bu filmi çektim, senaryosunu yazdım ve avukat Hastler´i oynadım”
Orson Welles´in filmi eleştirmenler tarafından „Aşırı özgürlük ve esere hiç sadık kalmama„ olarak değerlendirilirken, rejisör tek tek eleştirilere cevap vermek yerine, bir eserin başka bir sanat disiplinine aktarılmasının tamamen bireysel alımlamaya bağlı olduğunun altını çizer.
Roman ikinci kez 1992 yılında İngiliz yönetmen David Jones tarafından Proceß adıyla filme uyarlandığında oradaki değişiklikler sadece modern versiyon olarak değerlendirilir, yani artık değişiklikler eleştirilmez.[3]
Edebiyatta soyutlamaya ve yoğunlaştırılmış felsefi açılıma birer örnek olan Kafka´nın eserleri, boş bırakılan alanlar ve açıkta kalan sonlarla her okuyucuda farklı bir etki yaratma niteliğine sahip. Tam da bu sebepten dolayı her Dava’yı romandan bağımsız, kendi özelinde değerlendirmek, Kafka´dan etkilenen sanat disiplinlerinin özgünlüğünü ve özgürlüğünü kabul etmek bizi doğru sonuca götürecektir.
Kaynak: Müller, Michael, der Proceß- Erläuterungen und Dokumente, 1993, Stuttgart
[1] Aufbau Taschenbuch Verlag, Kafka,Der Prozeß, 1996, Berlin, 3. Auflage
[2] Müller, Michael, der Proceß- Erläuterungen und Dokumente, 1993, Stuttgart, S.199
[3] Müller, Michael; S.204