Yazının başlığı ABD’nin ünlü tiyatro oyuncu ve yazarı Patrick Page’in şu sıralarda New York’un “Off-Broadway” kategorisindeki 99 seyirci kapasiteli DR2 (Daryl Roth) tiyatrosunda geçen Eylül 2023 ayından itibaren sürdürdüğü oyunun adı.
Kaynağı ise William Shakespeare’in “Fırtına” adlı eserinin I. Perde 2. Sahnesindeki mısraları:
“Cehennem boşalmış, şeytanların hepsi burada!”
Benim New York ziyaretim vesilesiyle ancak seyredebildiğim oyun, Shakespeare üzerine bir “masterclass” (ustalık dersi). Patrick Page kendisinin kaleme aldığı metinle, Shakespeare’in oyunlarında yarattığı bir düzine karanlık ruhlu karakteri birer birer ele alıp, çarpık dürtülerle nasıl insanlıktan uzaklaştıklarını büyük maharetle anlatıyor, canlandırıyor. Üstelik o kadarla da kalmıyor, zamanımızdaki “kötü”lere bağlıyor!
Oyunun niteliğini, hangi çizgide ilerleyeceğini daha sahne aydınlanmadan, karanlıkta, Patrick Page’in sesiyle Lady Macbeth’in ünlü tiradıyla anlıyoruz:
“Kanlı isteklere hizmet eden ruhlar!
Gelin beni burada kadınlığımdan sıyırın,
tepeden tırnağa, baştan aşağı
kıyıcılıkların en korkuncuyla doldurun!
Kanımı dondurun, acımanın yolunu tıkayın ki,
geçmesin de zaman zaman göndereceği pişmanlık,
korkunç kararımı sarsmasın, sonuyla onun arasına girmesin.”1
Fondaki bordo perde ile sınırlanan sahnede, bir küçük çalışma masası ve sandalyesi ile kilisede dua ederken dayanılan parmaklık dışında hiçbir dekor yok. Meslek hayatı boyunca neredeyse Shakespeare’in ünlü karakterlerinin hepsini canlandırmış olan, çok sayıda ödül sahibi, 62 yaşındaki Page, artık beyaza vurmuş saçları ve kısa kesilmiş sakalıyla, sürekli egzersiz yaptığını ortaya koyan atletik vücuduyla, derinden gelen güçlü bas sesiyle, bir kadife pantalon ve oyun sırasında değiştirdiği t-shirt, gömlek, yelek ve ceketten oluşan kostümüyle, sahnede sadece tef, hançer, kılıç, maske ve haç gibi birkaç butafor kullanıyor ve… 90 dakika içinde seyirci ister Shakespeare’in acemisi, ister yanımdaki koltukta oturan ve Page’in dile getirdiği tüm mısraları onunla birlikte ezbere mırıldanan genç kadın kadar ustası olsun, ünlü yazarın ne zaman ve neden düz tarihi oyunlarını, komedilerini terkederek trajedilere yöneldiğini ve bunlarda izlediğimiz o dehşet verici kötü ruhlu karakterlere insan tabiatının çıkarı uğruna nasıl evrildiğini anlatıyor. Bazen heyecanlandırıyor, bazen güldürüyor, bazen düşündürüyor, bazen öğretiyor. Bunlar bir de Darron L. West’in her karakterin özelliklerine göre şekillenen ses ve ışık düzeni ve Washington, D.C.’deki “Shakespeare Tiyatrosu” Genel Sanat Yönetmeni Simon Godwin’in harika rejisiyle birleştiğinde ortaya çıkan etkiyi kelimelere dökmek çok zor.
Her ne kadar Shakespeare’in eserleriyle tiyatro türlerinin hepsinde çığır açtığı genellikle kabul görse de, pek çok akademisyen ve yorumcu sanatının zirvesine yazdığı trajedilerle ulaştığını söyler. Aslına bakarsanız bu oyunlarında çizdiği kötü karakterlerin hepsinin şeytani yapıda olduğu söylenemez. Bazısı öyle, bazısı değil. Kimisinin yüreği gerçekten kötülük yüklü ve kindar, kimisi ise aşk, kimisi iktidar hırsı, kimisi ünlenmek, kimisi de adalet uğruna doğru yoldan çıkar ve sapıtır.
İlginçtir, Patrick Page sıraladığı şeytanlara trajik bir eserle değil, romantik komedi olarak nitelendirebileceğimiz “Venedik Taciri”indeki kindar bir Yahudi tefeci olan ve kendisine borcu olan tacirin vücudundan koparılacak kendi etiyle borcunu ödemesini isteyen Shylock’la başlıyor. Sonra mı? Tam bir Makyavelist ruha sahip Claudius karakteriyle şekillenen, aşk ve ölümün büyük trajedisi “Romeo ve Juliet”, iktidar hırsı ve ihanetin en çarpıcı şekilde sergilendiği “Jül Sezar”, aşktan kaynaklanan cinsel kıskançlığının kötü adam İago’nun yarattığı sahte ihanet dedikodusuyla kendisini seven karısını öldüreceği noktaya sürüklenen “Othello”, kötü huylu kızlarının oyunlarına gelip iyi huylu ve dürüst kızını reddeden, fakat kendisi kapı dışarı edilen ve aklını kaçıran, baştan aşağı zulüm yüklü “Kral Lear”, kişilerin ve toplumların vefasız ve nankör davranışlarla çekişmesini yansıtan “Coriolanus”, sadece vücudu değil, kafası da çarpık, sadist, şeytani, yozlaşmış, hilekâr “III.Richard”, kendini beğenmenin ve gururun zirvesindeki haşin karakteri nedeniyle cezalandırılması gereken Malvolio’nun sürüklediği “Onikinci Gece”, Ariel ve canavar görünüşlü Caliban’a karşı katı ve zalimce davranan antagonist Prospero’suyla “Fırtına”, düzenlediği komplolarla insanları cinayet ve iğfale yönlendiren, hilekâr bir şeytandan farksız Aaron karakteriyle “Titus Andronicus”, vekâleten ele geçirdiği iktidarın çürüttüğü Angelo ile “Kısasa Kısas” ve elbette kan damlayan elleriyle kral katili karı – koca karakterleriyle Shakespeare’in trajedilerinin zirvesindeki “Macbeth”!
Patrick Page bu şeytan ruhlu karakterleri incelerken oyunlardaki rollere bürünerek ünlü tiradlarını seslendirmekle kalmıyor, bazılarında karşılıklı diyalogları bir rolden öbürüne geçerek, ses tonunu değiştirerek de oynuyor. Ayrıca seyirciyi zaman zaman güldüren, zaman zaman homurdanmasına neden olan bir şey daha yapıyor. Alıyor bu kötü ruhları, çağdaş televizyon, film, tiyatro kahramanları, siyasetçilerle bile benzerliklerine dikkat çekiyor. Hatta daha da öteye gidiyor, bu karakterlerin kökeninde Shakepeare olduğunu söylüyor : “Arslan Kral”daki (The Lion King) Scar karakterinden, “Succession” dizisindeki Roy Ailesi mensuplarına, “The Simpsons” tiplerine, bir zamanlar hepimizin kendimizi kaptırıp seyrettiğimiz “Uzay Yolu” (Star Teck) dizisinin kötülerine, ABD demokrasisini yok etmeye kararlı Donald Trump’a, saldırgan Putin’e ve nihayet Gazza’da yaşanan vahşi savaşta her iki tarafın liderlerine. Asıl vurgulamak istediği noktayı da, bu yazının en başında sözünü ettiğim “Fırtına”daki “Cehennem boşalmış, şeytanların hepsi burada!” dizesini oyunun en son sahnesinde dile getirirken, ellerini yukarılardan aşağıda indirip kalbinin üstüne koyarak “İşte burada” anlamında göstermesi!
Bu yazıyı bitirmeden hayranlıkla seyrettiğim Patrick Page’in sadece dev bir tiyatro yeteneği olmakla kalmadığını, aynı zamanda müthiş derin bas sesiyle çok başarılı bir müzikal sanatçısı olduğunu da belirtmeliyim. Nitekim yıllar içinde New York’ta Broadway’den ve Londra’da West End’den gelmiş geçmiş “Güzel ve Çirkin” (Beauty and the Beast), “Arslan Kral” (The Lion King), “Grinch Noeli Nasıl Çaldı” (How the Grinch Stole Christmas), “Oliver”, “Örümcek Adam” (Spider Man), “Notre Dame’ın Kamburu” (The Hunchback of Notre Dame), “Uyanan Bahar” (Spring Awakening), “Bir Noel Müzikali” (A Musical Christmas Carol) ve en nihayet son altı yıldır “Hades” baş rolüyle sürdürdüğü ve albümüyle “Grammy Ödülü” kazandığı “Hadestown” müzikalinde sahnelerde hep Patrick Page vardı.
1 William Shakespeare: “Macbeth”; Türkçesi: Orhan Burian, Dünya Klasikleri serisi, Milli Eğitim Bakanlığı, Haziran 1941, Ankara