Ali Cüneyd Kılcıoğlu‘nun yazdığı, Nihat Alpteki‘nin yönettiği ve konsept tasarımını gerçekleştirdiği, yönetmen yardımcılığını İdil Uygur, proje tasarım ve uygulamayı Mustafa İri, yapımcılığını Abdulsamet Kılınç, yapımını MST Tiyatro Grubu, afiş tasarımını Aleyna Yaşar, oyuna ait fotoğraf çekimlerini Ahmet Çelikbaş’ın üstlendiği, Ece Özdikici’nin yaşar kıldığı ” Miss Turkey ” 13 Ocak 2025 akşamı tiyatro severlerle buluştu.
Ali Cüneyd Kılcıoğlu ve Nihat Alpteki ile ” Miss Turkey ” i konuştuk.
Bu oyunu birkaç sene önce okuduğumda çok etkilenmiştim.
Ali Cüneyd Kılcıoğlu: Şimdi düşünüyorum da, “Miss Turkey” oyunumun yazımının üstünden on yıl geçmiş. Koskoca on yılda oyunun sözünün aşınmaması, kadına şiddet meselesinin artarak büyümesi, aslında çok derece düşündürücü, sıkıntılı bir durum. Oyun on yıl boyunca elbette metin yapısıyla, içeriğiyle güncellendi ve değişti ama meselesinin eskimemesi ülkemiz için, dediğim gibi hayli düşündürücü…
Bu oyun nasıl şekillendi, diye sorsam…
A.C.K.: Oyunu yazarken kafamda “Miss Turkey” imgesi belirmişti. Güzellik yarışmaları her ne kadar kadının temsiliyetine hayli sıkıntılı, yanlış ve saçma bir yerden yaklaşıp güzellik algısını tek tipleştirse de, yine de günümüz dünyasında nedense belli bir karşılığı var. İtiraf edeyim, bu durumun kendisi de bana çok saçma gelmiştir. Yan tema olarak güzellik imgesine de dokundurmak istemiştim. Güzellik yarışmaları, “ideal kadın”, “anaç kadın”, “dişi kadın” gibi imgeler yaratıp onu modern diye adlandırdığı bir yere koysa da, ambalajı ışıltılı, içi boş bir kavram gibi literatürde yer alır. Güzellik yarışmalarında genellikle sponsor temsilcilerinin bulunması sebebiyle jürinin çoğunluğunun erkek olması, sıkça sorulan “Elinizde sihirli değnek olsa ne yaparsınız?” klişesine sürekli “Dünya barışı,” cevabı verilmesi, birinin de çıkıp “O değneği kırarım, bıyıklı dünyanın erkek şiddetine isyan ederim,” diyememişliği, konu üzerinde düşünmemi sağlamıştı.
Sonra ?
A.C.K.: Dokunulmaz bir imgeymiş gibi duran “Miss Turkey” seçilmiş kişi, evinde şiddete uğrasa ne olur? sorusu beni harekete geçirdi. Zira ülkemizde eğitimli de olsanız, maddi olarak güçlü de olsanız, insaniyet olarak vicdanlı da olsanız, fakir de olsanız, okumamış da olsanız, anne de olsanız, yaşlı da olsanız, genç kız da olsanız, ne olursa olunuz sadece kadın olmanız şiddete uğramanıza tekil sebep oluyor. Ülkemizdeki şiddet meselesi artık eğitim, konum, hiçbir şey tanımıyor. Tapılacak kadından yakılacak kadına geçiş, bir kısa devre oluşması kadar kolay!
Ne yazık ki..
A.C.K.: Bir “Miss Turkey” seçilmiş genç kız da erkek şiddetine uğrayabilir hatta bir first lady bile… Erkek şiddetinin sınır tanımazlığını tacı kırılmış, gövdesine tutturulmuş “Miss Turkey” yazısının silinmişliği üzerinden anlatmak istedim. Zira artık sokaklar ve evin içi hiçbir kadın için güvenli değil, “Miss Turkey” seçilseniz bile… Şiddetle, ülkenin acı gerçekleriyle, üçüncü sayfa haberleriyle aşınmış “Miss Turkey” imgesi, oyunda tüm ülkenin kadınlarını kapsıyor.
Hep derler “en iyi oyun yazarı ölü yazardır”… Yönetmenle, oyuncuyla, yaratıcı kadroyla ilişkin nasıldı?
A.C.K.: Oyunumuzun yönetmeni Nihat Alpteki’nin beni her zaman desteklediğini, özellikle belirtmek isterim. Bu oyunda kendisiyle şahane bir çalışma fırsatı elde ettim. Oyun üzerine bolca sohbetlerimiz ve yazışmalarımız oldu.Bu durum, düşünsel anlamda beni ve oyunu da çok zenginleştirdi.Dostlukla şekillenmiş güzel bir iletişim süreci yaşadık, diyebilirim.
Takdir edersiniz ki, böylesi yazar-yönetmen işbirliği metin için de, yazar için de çok kıymetli. Nihat Alpteki oyun için fikirleriyle ve kurmak istediği reji dünyasıyla hepimizi çok heyecanlandırdı, güzel bir oyun çıkaracağına emin olarak ben de çok heyecanlıydım. Bu vesileyle başta kendisiyle, kıymetli oyuncumuz Ece Özdikici ve değerli oyun ekibiyle de yolumun kesişmesinden çok mutlu olduğumu, belirtmek isterim.
Öncelikle bir yönetmen gözüyle ” Miss Turkey ” desem…yine bir kadın öyküsü, öyle değil mi ?
Nihat Alpteki: Yine mi bir kadın hikayesi dememeli, diyorum.Çünkü anlatılan her hikayede bambaşka bir toplumsal algı, bambaşka bir sonuç, alınması gereken farklı bir ders var. Her hikayenin özü de biçimi de ayrı, hiç kuşkusuz. “Miss Turkey” oyunu bu bağlamda, farklı bir öz ve biçim öneriyor. Özellikle aldatılma ve ötekileşme kavramlarına maruz kalan evli kadın bu kavramlarla yüzleşmesini yaparken sosyolojik ve psikolojik çözümlemelerle bizi bir sorgulama ile baş başa bırakıyor.Tam da bu noktada, ister istemez biçim devreye giriyor. Kadın yaşadığı duruma ağlamak yerine, olayları mizahi bir bakış açısı ile anlatıyor ve bizi üzülmek ya da tamamen gülmek yerine, yabancılaştırarak farkındalık kazandırtıp, düşündürüyor. Evet; güleriz ağlanacak halimize durumu ama bunu çok mesafeli bir şekilde kurgulayarak, gerçekleştirdiği için her şey dengeli. Olayların hızlı bir şekilde değişerek, bir birine bağlanması ve oyuncunun on değişik karakteri canlandırması hem oyunculuk, hem de seyir zevki anlamında farklı bir deneyim yaşama vaadi de taşıyor.
Miss Turkey’i hemcinslerinden ayıran ne ?
N.A.: Bana göre, oyunun adındaki ironi de, oyun metnini içerik olarak farklı kılıyor. Yıllarca kadın bedeninin, belli bir ‘tüketim ve haz aracı’ olarak göz önününde tutularak kullanılması, ama ruhunun her zaman görmezden gelinmesinin bir göstergesi olarak, ‘güzellik yarışmaları’nın kadın kimliğinin saygın anlamda ifade edilmesi için hiçbir anlam ifade etmediği, gerçek kazanımın ‘Kraliçe’nin bütün toplumsal dayatmalar ve dogmalara rağmen, ötekileştirilen, mağdur edilen kadın kimliğinin ve öldürülen kadın bedeninin ayakta kalması ve hayatına devam etme kararlılığı, mutlak kazananı belirler. Ve bizim hikayemizde kadın karakterimiz bütün olumsuz olaylara rağmen, her şeyi geride bakarak, kahkahalarla evden dışarı çıkar. O artık hayatını kazanmış ve Miss Turkey olmuştur…
“Miss Turkey” iletisi, reji ve oyunculuğuyla, şimdiden sezonun en iyilerinden biri olmaya aday. İzlemenizi öneririm.