Uzun zamandır beklediğim “Nesrin Sipahi / Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi” (2025) adlı biyografi kitabı İletişim Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. Murat Beşer bizleri 1930’ların İstanbul’una Yeşilköylü bir ailenin evine götürüyor önce.
29 Kasım 1934 tarihinde yeryüzü yolculuğu başlayan Nesrin Akçan‘ı da yanımıza alarak, Cibali’de sonrasında İstanbul ve Ankara Radyoları’nın kayıt stüdyolarında buluyoruz kendimizi… Plaklar, şarkılar, musikiyle geçen tüm o yılların sadece tanığı olmakla kalmıyor, bire bir yaşıyoruz.
23 Ocak 1957 günü Akçan soyadı yerini Sipahi’ye bırakıyor ve sadece bir döneme değil, bir toplumun ortak belleğine yorumladığı eserlerle sızmış, hep saygı görmüş, hiç unutulmamış, örnek gösterilmiş, ikonografik ve sosyolojik değeri yadsınamaz bir yıldız, Nesrin Sipahi ile bir daha hiç ayrılmamak üzere tanışıyorduk.
Plak, yoğun gazino çalışmaları, turneler, ödüller, devlet nişanları, plaketler, altın plaklar… Kıbrıs, İsrail, Sovyetler Birliği, Fransa, Almanya, Tunus, Avustralya, Ürdün, Suriye, Mısır, Amerika Birleşik Devletleri konserleri.
“Ses ölçümlerine göre, aslında bir soprano olan Nesrin şan çalıştığı zaman koloratur soprano bile oluyordu.”
Nice şarkıya sesiyle hayat vermiş, adına besteler yapılmıştı. O sadece müziğin içinde kalmıştı. O’nun hayatı o şarkılardı.
“…bazı eserleri Nesrin lanse ediyor, toplumda sevilmesinde birinci dereceden rol oynuyordu.”
Gerçek bir primadonna, tartışılmaz bir hanımefendiydi. Naylon skandallara, televole hayatlara adı hiç karışmadı. O sadece sanatı ve ailesiyle vardı.

Murat Beşer
İletişim Yayınları
184 sayfa, Şubat 2025
Edinmek için
Murat Beşer kitap çalışması esnasında çok detaylı bir arşiv ve yayın taraması yapmış ve çok önemli isimlerin Nesrin Sipahi ile ilgili görüşlerine de yer vermiş.
İşte Yusuf Nalkesen’in sözleri :
“Ekol sahibi usta isimler arasında Nesrin, önemli bir yere taht kurmuştu.O, kimseyi taklit etmeden sanat yolunda yürümüş, zirveye yerleşmiştir. Sesinin cinsi, sesindeki kimseye benzememe özelliği ile başlı başına bir ekol oluşturmuştur.(…) Ses vüsati (genişliği) nedeniyle en tiz perdelerde bile falso ses çıkarttığı duyulmamıştır. Yorumlarındaki telaffuz berraklığını, diksiyon netliğini, duygu unsurunu daima yüksek seviyelerde tutmuştur.”
Nusret Safa Coşkun’a göreyse:
“Halk yıllardır ‘Her yer karanlık’ gazelini, ‘Yanık Ömer’ şarkısını, ‘Ferai’yi, kart sesleri dinlemekten, hünsa çalımlardan bıkıp usanmıştı.(…) Çünkü sizler, sahneye içkili çıkıp, küfredemezsiniz. Sulukuleli Safinaz gibi göbek atamazdınız. Sarhoş masalarına çıkıp çapkın bir tebessüm hediye edemezdiniz. Ya yadırganırsanız? ‘Taş bebek gibi’ hükmünü yiyiverirseniz? “
Murat Beşer‘in kaleme aldığı “Nesrin Sipahi / Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi” adlı kitap gerek içeriği, gerekse ek bölümünde yer alan Nesrin Sipahi’nin diskografisiyle de arşiv değeri olan, çok önemli bir kitap. Sayfalar arasında Yıldız Kenter, Nigar Uluerer, Yorgo Bacanos, Münir Nurettin Selçuk, Şekip Ayhan, Fahire Fersan, Orhan Boran ve daha pek çok isimle karşılaşacaksınız.
Şimdi bana, bu satırları yazdığım karlı bir Şubat akşamı, tam da gün geceye karışmak üzereyken, bütün o şarkılar, fotoğraflar bir duygu sağanağı halinde yeniden yansıyor. “Bahar Gelmiş Neyleyim”, “Sen İstedin”, “Veda Busesi”, “Bebek”, “İçin İçin Yanıyor”, “Sitemler Örüyor”, “Bir Rüzgardır Gelir Geçer Sanmıştım”, “Son Hıçkırık”, “Yaşa Fener Bahçe”, “Kalbi Kırık Serseri”, “Azize” ve daha niceleri… Havada ayaz var, havada kül, is kokusu.

Hatırlıyorum, yirmi küsür sene önce Odeon Plak‘ın bir davetine Füsun Önal ile gitmiştim. Az sonra masamıza Nesrin Sipahi ve eşi Aydemir Bey geldiler… Ve yine hayatın çok güzel bir armağanı ki, o akşam Nesrin Sipahi ile yan yana oturma, kendisiyle konuşma, onu dinleme erincine eriştim. Tamam, itiraf edeyim, vurgun yemiş süngerci gibiydim karşısında. Hep o zarafet, o sınır tanımaz nezaket… O sonsuza yazgılı, benzersiz güzellik. O ses, o eda… O insanüstü yorum gücü.
İçimizdeki müziği yaşatan, bizi o müzikle birleştiren Nesrin Sipahi’yi yakından tanımak isterseniz “Nesrin Sipahi / Sahnelerin, Radyoların, Plakların Hanımefendisi” adlı bu kitabı okumanızı öneririm. Gerçek yorumcu kimdir, gerçek diva tanımı nedir (ya da ne değildir ) tüm bunların yanıtlarını bulacak ve Nesrin Sipahi’yi yine ayakta alkışlayacaksınız.