Acımasızlığın dehşetli örneklerinden biri olarak gündemde olan Narin Güran’ın haberinde program sayısı, izlenme, merak, duygusallık, “timsah gözyaşları” ve oyalamada yeni bir rekora gidildi. Süregelen bir gerçekliğin aralıklı olarak haber konusu olması, kullanılması ve unutulması neye bağlı?
Ahlaki ve hukuki olarak tüm yetişkinlerin koruması altında olan çocuklar ülkemizde de açık ve kapalı biçimde her tür tehdit ve tehlike ile karşı karşıya.
Yaşama, hayatta kalma ve gelişme hakkıyla ilişkili olan çocuğun şiddetin her türünden korunma hakkı, çocuk haklarıyla ilgili kabul gören evrensel ilkelere atıfla anayasal olarak koruma altında. 1995 yılında bir kanunla onaylanarak yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 19.maddesi devlete, çocuğun nerede olursa olsun bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunma hakkını ve bu hakkın hayata geçebilmesi için yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alma ödevi yüklemekte.
Bu ödevin yerine getirilip getirilmediği konusunda sadece izleyen iki çalışma bize önemli veri sağlıyor. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonunca hazırlanan. UNFPA-TKDF Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı 2007-2021 Yılları Arası Verilerinin İstatistiksel Analizi Raporunda; 28 bin 198 aramaya göre şiddete maruz bırakılan her 10 kişiden 8’i kadın, her 10 aramadan birinde hem kadına hem çocuğa yönelik şiddet raporlanmıştır. Şiddet vakalarının yüzde 8’i cinsel şiddet olup, cinsel şiddete maruz bırakılanların yüzde 73’ü kadınlar, yüzde 11’i kadınlar ve çocuklar ve yüzde 10’u ise kız çocuklarıdır. 2021 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2021 Çocuk İstatistiklerine göre; sadece güvenlik birimlerine 186 bin 14 çocuk, suç mağduru olarak gelmiş veya getirilmiştir. Suç mağduru olarak güvenlik birimlerine getirilen çocukların %57,4’ü yaralanma, %13,1’i cinsel suçlar, %12,4’ü aile düzenine karşı suçlar, %4,5’i tehdit, % 12,6’sı bu nedenlerin dışında kalan diğer nedenlerden dolayı mağdur olmuştur.
Çocukluk dönemi, hem çocuklar ve yetişkinler hem de çocuk grupları arasında yaşa dayalı ayırımcılık zeminlerinden biri. Çocuklar, Anayasa’nın kanun önünde eşitlik başlıklı 10. maddesinde pozitif ayırımcılık (olumlu müdahale) yapılacak gruplar arasında sayılmıştır. Yani çocuklar hem örgütlenme hem hizmetler anlamında kamu bütçesinde öncelikli düşünülecektir.
Çocukların her tür şiddetten korunması ödevini gerçekleştirmesinde öncelikli iki görevli kurum İçişleri Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’dır.
İçişleri Bakanlığı’nın görevi, çocukların aile içinden başlayarak her kurumda güvenliğini sağlamak ve buna rağmen bir çocuk zarar görürse sorumluları yakalamak, adalete teslim etmek ve mağdur ve tanık olarak çocuğun adalet sistemiyle bağını kurmakla ilintilidir. Anayasal olarak, ailenin huzur ve refahı ile özellikle annenin ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri almakla ödevli kurum olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çocuklara ilişkili tüm merkezi ve yerel kurum-kuruluşlara ait hizmetleri belirler. Medyayla birlikte aile içi başta olmak üzere şiddet olaylarının önlenmesi için politika ve hizmetleri belirlemek ve bir çocuğun “şiddetle karşılaşması” halinde uzmanlarıyla duruma müdahale etmek ve çocuğun korunmasını sağlamak asli görevidir.
Burada önemli bir mesele şurada ortaya çıkıyor: Bir çocuğun korunma ihtiyacı bilgisi ilgili birimlere nasıl ulaşacak? 1926 yılında, İsviçre Medeni Kanunu’ndan çocukları koruyucu önlemlere ilişkin maddeler alındı ama nasıl yürütüleceğine ilişkin hükümler gözardı edildi. Anlaşılabilir olsa da, mevcut düzenleme ve uygulama ile bir bağ da kurulmadı. Ceza Kanunu’nda işlenmiş veya işlenmekte olan bir suçu ve korunma ihtiyacını bildirim yükümlülüğü belli meslek gruplarındaki kamu çalışanları yanında, hukuka aykırı fiillerde tepkisiz kalınmaması, kamu düzeninin korunması ve devletin adli fonksiyonlarını eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesinin de sağlanması amacıyla külliyen “toplum” görevlendirilmiştir. Ceza Kanunu’ndaki bu genel bildirim yükümlülüğü yanında, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da şiddet veya şiddet uygulanma tehlikesinin varlığı hâlinde herkesin bu durumu resmi makam veya mercilere ihbar edebilme hakkına sahip kılıyor. Ancak madde ifadesinden “ihbar edebilir” ifadesi bir mecburiyeti göstermediği gibi, uyulmaması haline bir yaptırımı da bulunmuyor.
İçişleri Bakanlığı tüm ilçelerde örgütlenmişken, çocukları koruması beklenen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sadece il müdürlükleri olarak örgütlüdür. İki kamu hizmeti için ayrılan kamu bütçesi arasında büyük fark tercihimizin refah hizmetlerine yatırım yapmak yerine güvenlikten yana olduğunu ortaya koymakta.
Özetle hepimiz olan bitenden sorumluyuz Ülke olarak yukarıda örneklerdeki verilerle bile, çocuklarını koruyamayan bir toplum olduğumuz ortada. Çocuklar dünyanın her yerinde şiddetle karşı karşıya. Fark yaratan nasıl cevap verildiği…
Çocukların maruz bırakıldığı acı karşısında susmak, toplum için ahlaki bir utanç suçu olarak kabul edilmeli ve olayların üstü kapatılmak yerine açık yüreklilikle korkusuzca açılmalıdır.