Bir süre önce kardeşimi ziyaret etmek üzere İngiltere’ye seyahat ettik; harika bir ev sahipliği ile karşılandım. Kardeşim eşiyle beraber bana bir sürü yere göstermeye kalkıştı. Onlar Londra’nın Slough semtinde oturuyorlar. Yakınlarında da meşhur Windsor Kalesi var, yürüme mesafesi epeyce.
Bir gün bisikletlerimize atladığımız gibi Winsdor Kalesine gitmek üzere yola çıktık. Nehrin kıyısında pedal çeviriyorduk, bir parkın önünden geçtik. Sokaklar boştu, ortalıkta pek insan yoktu; birkaç Hintli göçmen görülüyordu.
Pastoral renklerle bezenmiş harika bir parkın içinden geçerken nehrin kenarında durduk, ağaçlar bütün yemyeşil çiçeklenmişti. Nehrin bir tarafında kuğular ve ördekler yüzüyordu, o taraflara bakıp mest olurken, birden, insanlık hali ya, ayıptır söylemesi tuvalet ihtiyacım geldi. Ortalıkta tuvalet yoktu, böyle durumlarda doğaya uyumlu davranmak lazım; değil mi efendim. Karşıma çıkan bir büyük bir ağacın gövdesinde saklanarak ihtiyacımı gidermek istedim fakat tam çömelirken dengemi kaybettiğim için ısırgan otlarının içine düştüm. Bir taraftan kabalarım çok kötü yandı, dayanılmaz şekilde sonradan uzun uzun kaşınacaktı, bir taraftan da ellerim kötü diken diken oldu.
Düşene gülünmemeli ama kahkahalarla güldük benim o halime. Ne zormuş tuvaletsizlik. Neyse Windsor Kalesine de ulaşmış olduk; kabalarımda ısırgan otlarıyla… Windsor solumuzda devasa bir yer; ihtişamla kendini gösteriyor. Hafif bir yokuştan yukarı doğru tırmandık; sağ tarafta lokal publar, restoranlar, giyim mağazaları, kitabevleri…
Kuleyi ziyaret etmek üzere girişe yaklaştığımız sırada çok şık, lacivert ve kırmızılarla giyinmiş birçok görevli bizleri karşıladı; yardımcı olmaktan belli ki zevk alıyorlardı, yüzleri gülüyordu, sorularımıza seve seve cevaplar verdiler.
Bütün bu gezinin unutulmaz anılarından biri olmuştu Windsor Kalesi ziyareti. Orada İngiliz misafirperverliğini gayet yakından hissettiriyorlardı. Kalenin içine girince bu nasıl ihtişam diye söylemeden devam edemiyor insan. Gerçekten de İngiliz Kraliyet ailesinin yaşadığı yeri görmek çok etkileyici.
Burada Kraliçe Elizabeth’in de gömülü olduğu mezarlığa gittik. 30 Mart 2025 tarihinde Kale ziyaretçilere kapanacakmış. Çünkü Kral Charles ile eşi üç aylığına buraya oturmaya geliyorlar. İngiliz aristokrasisinin inanılmaz büyüklükte amblem ve kokartlarının olduğunu bu kalede gördüm. Bizde de saraylar var ama bu kadar ihtişam gerçekten görmemiştim ama neye yarar ki! Bu kadar ihtişama, şaşaya karşılık her şey bir gün bitiyor ve en fazla kefenle gömülüyorsun.
Orada fotoğraf çekmek yasak olduğu için pek hatıra fotosu çekemedim ama bütün gördüklerimi hafızama kazıdım. Geziden sonra Windsor sokaklarına daldık publarında İngiliz ve İskoç birası içtik, İngilizin meşhur “fish and chips”ini yedik.
Gerçekten yediğim güzel bir fişencipsti. Keyifli geçen günler bitti ve 703 nolu otobüse bindik; ver elini Londra…
Londra’da bir gün geçirmek mi? Haydi bakalım, çayınızı alın çünkü bu şehirde saatlerin nasıl geçtiğini anlamak mümkün değil. Tabii ki ben elime kahvemi aldım. Sabah saat 10:30 civarında Buckingham Sarayının önündeydik. Saat 11:00’de yapılan nöbet değişimi için kalabalık toplanıyordu. Kırmızı urbalı, siyah tüylü şapkasıyla muhafızlar tam bir disiplin içinde yer değiştiriyordu. İlerleyen saatlerde saraydan ayrılıp kısa bir yürüyüşten sonra St.James Parkına geçtik.Burada ördekler ve sincaplar sanki parkın asıl sahipleri. Thames Nehrinin esintisi eşliğinde, bir de hava güzelse yürümek Londra’da yapılacakların olmazsa olmazıdır. Tabii ki içimdeki çocuk beni dürttü ve kendimi tutamayıp Londra’nın simgesi olmuş dönme dolaba, London Eye’a bindim.
Şehrin 135 metre yukarısından izlediğim manzara tam bir kartpostal gibiydi. O yükseklikte, hemen karşı kıyıda yükselen ünlü saat kulesi Big Ben ve Westminster Sarayı bütün ihtişamı ile görünüyordu. Burada tarihin izlerini her yerde görebilirsiniz. Tarihin ve doğal dokunun üstüne beton döküp güya modern evler ve AVM’ler dikmiyorlar. Bilakis evlerin cephesinde 1880 veya 1889 gibi eski tarihleri görüyorsunuz.
Akşam hemen bastırdı; ardından Covent Garden’a gittik, birçok sokak sanatçısının sergi alanı gibi bir yer; rengârenk dükkânlar, restoranlar leziz kokularıyla bir taâm cenneti… Birçok Türk de orada dükkâncılık ediyor. Hoşbeş ettikten sonra telefonumda resmi olan kendi yaptığım, göz nuru çantalarımı gösterdim. Hepsi bayıldı ve bunları satmak istediklerini söylediler. Bir Londra gezisi sonunda el emeğimin sipariş de alması fena olmayacak görünüyordu.
Günün son ışıkları Tower Bridge’e vururken Thames Nehri boyunca uzun uzun yürüdük; yorulmuştuk. Köprünün mavi çelik yapısı üzerindeki ışıklar geceye ayrı bir büyü katıyor. Hemen yanındaki The Shard’ın zirvesinden Londra’yı gece ışıklarıyla izlemekse, işte bu günün son noktası oldu. Tabii ki Londra bu kadar kısa anlatıyla hiç biter mi; bitmez! Bunun Soho’su ve British Müzesini anlatmak belki başka zamana kalacak.
Çünkü eve gidip kardeşim ve eşimin yarın gelecek olan misafirlerine Sunday Roast pişirmem lazım; zira Mutfakta Reca Var!
Sunday Roast (Pazar Kızartması)
4-6 kişilik
Malzemeler:
- 1,5 kg dana eti (rozbif veya kuzu but tercih edebilirsiniz)
- 4 yemek kaşığı zeytinyağı
- 4 diş sarımsak
- 3-4 dal taze biberiye veya kekik
- Tuz ve karabiber
- 1 kg patates
- 4 adet havuç
- 1 adet soğan
Gravy Sos için:
- 2 yemek kaşığı un
- 500 ml et suyu
- Etin fırında bıraktığı sos
Yapılışı:
Eti Hazırlayın: Eti oda sıcaklığında bekletin. Üzerine zeytinyağı, tuz, karabiber, biberiye ve ezilmiş sarımsakları sürün.
Sebzeleri Hazırlayın: Patatesleri ve havuçları iri parçalara bölün. Soğanı dört parçaya kesin.
Pişirme: Fırını 200°C’ye ısıtın. Eti fırın tepsisine yerleştirin ve etrafına sebzeleri dizin. Önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 1,5 saat pişirin. (İç sıcaklık 55°C olursa orta az pişmiş, 60-65°C orta pişmiş olur.)
Gravy Sos: Fırından çıkan etin tepsisindeki suyu bir tencereye alın. Unu ekleyip kavurun, ardından azar azar et suyunu ilave ederek karıştırın. Sos koyulaşınca ocaktan alın.
Servis: Eti ince dilimler halinde kesin ve gravy sosla birlikte servis edin.
Yorkshire Pudding
12 adet küçük pudding için
Malzemeler:
- 140 g un
- 4 adet yumurta
- 200 ml süt
- Tuz
- 4 yemek kaşığı sıvı yağ (veya tereyağı)
Yapılışı:
Hamur Hazırlığı: Unu bir kaba eleyin. Yumurtaları ekleyip iyice çırpın. Ardından sütü azar azar ekleyip pürüzsüz bir kıvam elde edin. Bir tutam tuz ekleyin ve hamuru 30 dakika dinlendirin.
Fırın ve Tepsi: Fırını 220°C’ye ısıtın. Muffin tepsisine her bir bölmeye 1 çay kaşığı sıvı yağ koyun ve tepsiyi fırında 10 dakika kadar ısıtın.
Pişirme: Isınmış yağa hamuru dökün (her bir gözü 2/3 oranında doldurun). Pudingler kabarıp altın rengini alana kadar yaklaşık 20-25 dakika pişirin.
Servis: Sıcakken, Sunday Roast ve gravy sos ile birlikte servis edin. İngiliz mutfağında “Sunday Roast” en önemli ve geleneksel et yemeklerinden biridir. Pazar günleri ailelerin bir araya gelip yediği bu yemek, genellikle:
- Biftek, dana eti, kuzu eti veya tavuk gibi fırında pişirilmiş bir et
- Yorkshire Pudding (yumurta, un ve sütle yapılan bir hamur işi)
- Kavrulmuş patates
- Mevsim sebzeleri (havuç, bezelye, brokoli vb.)
- Gravy Sos (etin suyuyla yapılan yoğun bir sos)
eşliğinde servis edilir.
Bunun dışında, Fish and Chips (kızarmış balık ve patates kızartması) ve Beef Wellington (milföy hamuruna sarılı dana eti) gibi et yemekleri de oldukça popülerdir. Ancak Sunday Roast, özellikle İngiliz kültüründe köklü bir yere sahiptir.
Fish&Chips (Fişençips)
Malzemeler:
Balık için:
- 500 gr beyaz etli balık (morina, mezgit veya levrek)
- 1 su bardağı un
- 1 su bardağı maden suyu (soğuk olmalı)
- 1 tatlı kaşığı kabartma tozu
- 1 çay kaşığı tuz
- 1 çay kaşığı karabiber
- 1 çay kaşığı toz kırmızı biber
- Kızartmak için sıvı yağ
Patates kızartması için:
- 3-4 büyük boy patates
- Tuz
- Kızartmak için sıvı yağ
Yanında servis için:
- Limon dilimleri
- Tartar sos veya mayonez
Yapılışı:
Patatesleri hazırlayın:
- Patatesleri soyun ve uzun, kalın çubuklar halinde doğrayın.
- Nişastasını bırakması için soğuk suda 15-20 dakika bekletin.
- Sudan süzüp iyice kurulayın.
- Kızgın yağda önce orta ateşte 4-5 dakika kızartın, sonra süzüp dinlendirin.
- İkinci kez yüksek ateşte altın sarısı ve çıtır olana kadar tekrar kızartın.
Balık hamurunu hazırlayın:
- Unu, kabartma tozunu, tuzu, karabiberi ve kırmızı biberi bir kapta karıştırın.
- Soğuk maden suyunu ekleyip pürüzsüz bir kıvam elde edene kadar çırpın.
Balığı kızartın:
- Balık filetolarını önce hafifçe una bulayın, sonra hazırladığınız hamura batırın.
- Kızgın yağda (180°C) balıkları altın sarısı olana kadar 4-5 dakika kızartın.
- Fazla yağını süzmek için kağıt havlu üzerine alın.
Servis edin:
- Sıcak balıkları ve çıtır patatesleri servis tabağına alın.
- Yanına limon dilimleri ve tartar sos ekleyin.