12 Eylül 1980 darbesi Türkiye’de bir önceki döneme göre daha merkezi ve otoriter bir siyasi yönetim modeli oluşturmuştu. 1982 Anayasası olağanüstü koşullarda halk oyuna sunuldu. Hatta plebisitli bir oylama kullanılarak halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı ünvanını Kenan Evren aldı. 12 Mart 1971 darbesi de Anayasa’da değişiklik yapmıştı. 1961 Anayasası da bir askeri darbenin ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bugün de darbe dönemine benzer siyasi bir atmosferi yaşıyoruz ve yine bir Anayasa yazılması söz konusu. Mustafa Peköz ile AKP’nin başkanlık sistemi ve yeni Anayasa ihtiyacının nedenlerini konuştuk.
Türkiye’de darbe ortamı olmaksızın Anayasa yazılamayacak mı? Siz bunu neye bağlıyorsunuz?
Öncelikle şu noktayı vurgulamaktan yarar var: Her darbe belli bir tarihsel sürecin ürünü olarak ortaya çıkar. Uluslararası ilişkiler ve iç politik gelişmeler hesaba katılmadan darbelerin neden yapıldığını anlamak da zorlaşır. 1960 darbesinden Temmuz 2016 Darbe girişimine kadar bütün darbelerin politik arka planı iyi analiz edilmeden, darbelerin sosyo-politik nedenlerinin kavranması oldukça zordur. Türkiye’de genelkurmay merkezli yani klasik deyimle ‘emir-komuta’ zinciri içerisinde gerçekleştirilen askeri darbeler uluslararası küresel güçlerin bilgisi ve onayı ile gerçekleştirildi. Dünya kapitalist sistemin, bölgesel çıkarları esas alınarak belirlenin stratejilere göre darbelere onay verildi ve aktif olarak desteklendi.
BU SÖYLEŞİNİN TAMAMINI MESELE DERGİSİNİN ARALIK SAYISINIDA OKUYABİLİRSİNİZ