Şehir Tiyatroları Johnna Adams’ın kaleme aldığı, Beliz Coşar’ın çevirdiği, Ersin Umulu’nun yönettiği “Gidion’un Düğümü” oyununu seyirciyle buluşturuyor. Oyun eğitim sistemi, öğretmenlerin sorumluluğu, ifade özgürlüğü gibi güncel konuları sahneye taşıyor.
Amerikan Eleştirmenler Birliği Ödülü ile Çağdaş Amerikan Tiyatrosu Festivali’nde (CATF) Seyirci Ödülünü alan oyun Corryn Fell’in oğluna neden uzaklaştırma cezası verildiğini öğrenmek için okula gelmesiyle başlıyor.
Öğretmen veli görüşmesinin gerilim dolu bir görüşmeye dönüştüğü oyun eğitim sistemini eleştirirken, sosyal medyanın yarattığı toplumsal baskı ve şiddete odaklanıyor. Aile, ahlak, sanat, çocukluk ve hayal gücüne dair düşüncelerimizi sorgulamamıza neden olur.
Oyunun yönetmeni Ersin Umulu, “Gidion’un Düğümü”nü şöyle anlatıyor:
“Oyun; Chicago’nun lüks bir banliyösü olan Lake Forest’deki bir devlet okulunda geçiyor. Bayan Corryn’in oğlu Gidion’un neden beş gün okuldan uzaklaştırıldığını tartışmak için, sınıf öğretmeni Heather Clark’ı ziyaret etmesiyle başlıyor.
Oyun adını, Büyük İskender’in “Gordion’un Düğümü” efsanesinden almaktadır. Yazar antik Yunan mitolojisine atıfta bulunur. Anne Corryn ortaçağ şiiri üzerine eğitim veren bir profesördür. Efsaneye göre Gordion’un Düğümünü kimse çözemez. Bunu duyan Büyük İskender düğümü çözmeye karar verir ama o da çözemeyince öfkelenir, kılıcını çekip düğümü ikiye böler. İskender çözmenin basit bir yolunu bulmuştur. Oyun, izleyiciyi düğümlerin basitçe ikiye bölünemeyeceğini fark etmeye davet ediyor.
Oyunun labirenti andıran bir olay örgüsü var. Oyunda durumu çözmeye yönelik her girişim, daha güçlü bir düğüm atıyor: Aşk, akran zorbalığı, öfke, korkaklık, sorumluluk, masumiyet, yaratıcılık, sansür, ifade özgürlüğü, pornografi, şiddet…
“Gidion’un Düğümü” çoğu zaman rahatsız edici, gerginliğin hâkim olduğu, güçlü bir oyun. Oyun boyunca çocukların doğası gereği masum olmadıklarını, çok acımasız olabileceklerini ama aynı anda fiziksel ve duygusal şiddete maruz kalabilecekleriyle yüzleşiyoruz.
Sonunda seyirciyi fazlasıyla düşündürecek ve konuşturacak bir oyun olacağını düşünüyorum. Her iki kadının kayıpla başa çıkma biçimleri ve buna eşlik eden suçluluk duyguları da çarpıcı bir tezat oluşturuyor. Gerçeğin net bir tanımının olmadığına dikkat çekiyor.”
Dramaturjisini Hatice Yurtduru’nun, müziğini Barış Manisa’nın, dekor ve kostüm tasarımını Ahsen Nur Yaman’ın, ışık tasarımını Fatih Mehmet Haroğlu’nun, efekt tasarımını Yunus Nalcı’nın yaptığı, fotoğraflarını Tuğçe Keçeci, Selvi Özarpak’ın çektiği oyunda Özge Özder, Özgür Kaymak rol alıyor.