Davul çalmaya Kabataş Erkek Lisesi’nde başlayan Ediz Hafızoğlu, rock ve metal ile tanıştıktan sonra cazın derinliklerine adım atmış. Elvin Jones’un davulunu ilk kez duyduğunda, müziğe bakışının tamamen değiştiğini söylüyor. Ricky Ford Orchestra ile çalmaya başlaması ise Hafızoğlu için önemli bir kırılma noktası olmuş.

Hafızoğlu müzikal yolculuğuna Nazdrave’nin 10. yıl albümü, bağımsız projeler, bağlama albümü ve çocuk şarkıları albümü gibi yeniliklerle devam ediyor. Her projeyle müzikal sınırlarını zorluyor. Ona göre, cazın geleneksel yapısından modern bir anlayışa doğru evriliyor ve yeni alanlar keşfetmeye devam ediyor. Cazın daha güçlü bir yer edinmesi için müziğe olan bakışın yalnızca icracılar değil, dinleyiciler tarafında da derinleşmesi gerektiğine inanıyor.
Hafızoğlu’na göre, bir sanatçının müzik yolculuğu sadece teknik bir gelişim değil, aynı zamanda kültürel bir evrim de içeriyor. Cazın doğaçlama ruhunu, rock, metal ve Türk müziği gibi farklı türlerden edindiği izlenimlerle harmanlarken, bu çeşitliliği müziğine yansıtarak dinleyicilerine yeni perspektifler sunmayı amaçlıyor.
Bağlama ve darbuka ile başlayan müzik yolculuğunuz, caz davulculuğuna nasıl evrildi? Geleneksel enstrümanlardan modern caz anlayışına uzanan bu geçişin sanatsal ve teknik açıdan en belirgin kırılma noktaları nelerdi?
Kabataş Erkek Lisesi’nde davul çalmaya başladım. Yatılı hayatın etkisiyle arkadaşlarımın dinlediği rock ve metal müziğe yöneldim. Ancak davul, caz ile birlikte var olan bir enstrüman olduğu için bu müzikle tanışmam kaçınılmazdı.
Daha iyi davul çalabilmek için temellere inmeye başladım ve bu süreçte caz beni içine çekti. Kırılma anım, Elvin Jones’un davulunu ilk kez duyduğum gündü. İkinci dönüm noktam ise Ricky Ford Orchestra ile çalmaya başlayarak Charles Mingus ve o dönemin müziklerini Ricky Ford’un düzenlemeleri ve müzikal anlayışıyla yorumlamam oldu.
Türk müziği, metal ve rock gibi farklı türleri dinlediğinizi biliyorum. Hatta bu müzik türlerinde başka müzisyenlerle çalıyorsunuz. (Ceza vs.) Bu çok katmanlı müzik anlayışı, davul yorumculuğunuzda ne tür yenilikler yaratıyor?
Çaldığım her müzikten ve birlikte çalıştığım müzisyenlerden yeni şeyler öğreniyorum. Beni en çok geliştiren ise farklı müzikleri, çok iyi müzisyenlerle çalmak. Orkestrada benden daha iyi müzisyenlerle çalmayı özellikle tercih ediyorum. Çünkü bu sayede çok şey öğreniyorum.
Farklı türlerden beslenen bir davulcu olarak cazın doğaçlamaya dayalı yapısına nasıl bir perspektif getiriyorsunuz?
Benim için doğaçlama olmazsa olmaz. Doğaçlama olmayan müzikleri çalmaktan gerçekten çok sıkılıyorum. Her gün aynı saatte aynı şeyi yemek gibi. Hiçbir faydası yok. İnsanı geliştirmediğini düşünüyorum. Daha iyisini yapmak için seni zorlamıyor. Asla bir klasik müzik çalan biri ya da pop çalan biri olamam. O tür müzikler bana çok sıkıcı geliyor.
Caz Türkiye’de hala mesafeli karşılanan bir müzik türü. Dinleyiciyi cazın içine çekmek ve bu müziği daha erişilebilir kılmak adına nasıl bir strateji izliyorsunuz?
Kendi adıma bununla ilgili bir strateji izlemiyorum. Zaten çalanlar ve dinleyenler olarak çok azınlıktayız. Bir sürü alakasız şeyi caz zanneden bir kitle de var. Yeni kuşak müzisyenler, maalesef çalacak yer azlığından ve birlikte vakit geçirmeyen bir kuşak olarak çok düşük seviyede. Ayrıca aralarından tek tük iyi müzisyen çıkıyor. Çoğumuz bu müziği çalarak zengin olamayacağımızın farkındayız. Çalan herkese saygım büyük. Bu yüzden müziğe ciddi bir adanmışlık gerektiriyor. Ama bazı şeyler, yirmi yıl öncesine göre çok geri gitti. Umarız ülke toparlanır ve caz gibi daha komplike müzikleri hem çalanı hem de dinleyeni artar.
Ediz Hafızoğlu Elif ÇağlarCazın Türkiye’de daha güçlü bir yer edinmesi için nelerin değişmesi gerekiyor?
Öncelikle her kuşakta yeni müzisyenlerin yetişmesi ve sayılarının artması gerekiyor. Bu müziği öğretecek eğitim kurumlarına ihtiyaç var. Dinleyici kitlesinin büyümesi içinse eğitim sisteminin değişmesi şart. İnsanlar sorgulamadan, kendilerine sunulanı olduğu gibi kabul ettiği sürece caz dinleyicisinin artması mümkün değil.
Türkiye’de caz müziğinin algısını değiştirmek mümkün mü?
Mevcut koşullarda bu pek mümkün görünmüyor. İnsanlar artık merak etmiyor, kendilerini yeni şeyler öğrenmeye zorlamıyor ve kulaklarını farklı müziklere açmıyor. Yeni kuşak, her işini ekrandan hallederek yaşıyor. Telefonda konuşmak yerine yazışmayı tercih eden bir nesilden, arkadaşlarıyla buluşup canlı müzik dinlemeye gitmesini bekleyemeyiz. Farklı bir dönemden geçiyoruz.
Her albümünüzü bağımsız bir eser olarak mı görüyorsunuz, yoksa belirli bir çizgide ilerleyen, birbirini tamamlayan bir müzikal yolculuğun parçaları mı?
Albüm içinde bile çok farklı unsurlar var, dolayısıyla tüm albümlerim birbirinden oldukça farklı. Ancak zamanla birbirine benzeyen parçaları ayrı albümlerde toplama fikri oluştu. 3-4 albüm daha yaptıktan sonra, bu birbirine bağlı parçalar yeterli sayıya ulaşacaktır.
İlk albümünüzden bugüne kadar müzikal yaklaşımınızda belirgin değişimler oldu mu?
Kesinlikle! Hatta bu değişim her gün devam ediyor. Ne zaman birileriyle bir şey çalsam, o gün çaldığımız müzikten etkileniyor ve kendi müziğime yeni fikirler yansıtıyorum. Örneğin; Buika ile prova ve konserler yaptıktan sonra daha önce hiç çalmadığım o müziğe ilgi duymaya başladım. Eğitim videoları izleyerek ve pratik yaparak bu tarzı daha iyi anlamaya çalıştım. Daha önce hiç merak etmediğim birçok şey öğrendim ve muhtemelen yakında bu stile yakın besteler de yapacağım.
Yeni projelerinize dair planlarınız neler?
Nazdrave’nin 10. yıl albümünü hazırlıyoruz, parçalar neredeyse tamamlandı. Ardından, Nazdrave’den bağımsız bir albüm yapacağım, onun da büyük kısmını kaydettik. Daha sonra Kaskadyori albümü gelecek; orada kadro değişikliği olduğu için parçaları yeniden düzenliyorum. Ayrıca bağlama albümü üzerinde çalışıyorum, besteler büyük ölçüde tamamlandı.
Bunların dışında, Lin Records bünyesinde her yıl yayınlayacağımız bir toplama albüm serisi başlatıyoruz. Günümüzde birçok müzisyen albüm yapacak zaman ve imkân bulamıyor. En azından “buradayız” diyebilmek adına, bestecilerin kendi müziklerini paylaşacağı bu seriyi çok önemsiyorum.
Önümüzdeki ay bir de çocuk şarkıları albümü çıkarıyoruz. Müziği kaydettik, geriye sadece kapağı tasarlamak kaldı. Eylem Pelit, ona parçaları yolladığımda şu soruyu sormuştu: “Büyükler için çocuk şarkıları mı?” Gerçekten de, çocukların dinlerken keyif alacağı ama ebeveynleri de sıkmayacak, bol doğaçlama içeren bir albüm oldu.