“Umutsuzlar’ filminde sevgili Yılmaz Güney’le oynamıştım. Onun yönetmenliği, rol arkadaşlığı bana okul gibi olmuştu. ‘Umutsuzlar’ın setinde mesleki açıdan çok şey öğrendim. Hayatımda ‘iyi ki bu filmde oynamışım’, dediğim filmdir. Balerin Çiğdem’in hikâyesi bugün bile beni halen etkiler.”
Geçenlerde Filiz Akın’ın Posta gazetesi için Alev Gürsoy Cimin’e verdiği röportajı okurken, yine uzun yıllar öncesine döndüm.
“Umutsuzlar boynu bükük… Umutsuzlar kalbi kırık..“
Agâh Özgüç’e göre Filiz Akın bir tutku ve karasevda filmi olan “Umutsuzlar”da gerçek anlamda “ikon”laşmıştır.
Şöyle devam ediyor Özgüç , “Türk Sineması’nın Kadınları” (2008) adlı kitabında:
“Aliki Vuyuklaki halt etmiş, o bir Catherine Deneuve’dür ‘Umutsuzlar’ da. Belki de ondan çok daha sıcak bir Filiz Akın. Gani Turanlı’nın yakın plan görüntüleri ve de Yılmaz Güney’in Fransız Sinemasına özgü, şiirsel bir anlatım biçimiyle ‘en’ öne çıkan filmi olacaktır Filiz Akın’ın. Üstelik Filiz Akın-Güney ikilisi akışkan bir çift olarak birbirleriyle öylesine uyum içindedirler ki… Ayrı dünyalarda yaşayan bir burjuva kız ile lümpen bir gangsterin beyin örtüşmesidir bu. Sınıfsal ve imkânsız bir sevda öyküsünün altında yatan saklı cinsellik, böyle beyinsel bir örtüşme sonucu gerçekleşir.
Her şey öylesine iyi hesaplanmıştır ki… ‘Umutsuzlar’, hem Filiz Akın’ın muhafazakâr kadın seyircisiyle hem de Yılmaz Güney’in erkek seyircisini buluşturmayı amaçlayan ilginç bir örnektir.”
Yılmaz Güney bu konuda şu açıklamayı yapar:
“Başlangıçta Filiz Akın oynamak istemedi. Çünkü kocası (Türker İnanoğlu), bir Yılmaz Güney filminde karısının oynamasını istemiyordu. Zor ikna edebildik. Filmden amacım şu idi: Filiz Akın için sinemaya gelecek birtakım seyirciler, beni de ilk defa izleyeceklerdi. Filiz Akın’ın seyircisi olan belli bir kesimi ben çalmak istedim. Bunu da başardım galiba…”
“Umutsuzlar”, Filiz Akın’ın tüm sinemaya hayatının kuşkusuz en önemli filmlerinden biriydi.
“3. Adana Altın Koza Film Şenliği’nde 3. olan ‘Umutsuzlar’ değil bu hafta, bu sezonun en başarılı Türk filmidir. Mutlak görülmesi gereken bir Türk filmidir.
Siz yerli film seyircileri, konu belki biraz ters gelecek size, ama ‘Umutsuzlar’ı mutlaka görün.
‘Umutsuzlar’da insanı afakanlar boğmuyor. Çıktığı sahneden yarım saat inmeyen şarkıcı kadınlar yok. Filmde erkek kahraman sakatlanmıyor, gözleri kör, kulakları sağır olmuyor veya topal kalmıyor.
Ağladıkça ağlatan sahneler, sevgililerin arasına giren, onları ayıran kötü kalpli, kötü ruhlu kadın, erkekler de yok bu filmde. Belki sinemayı, film mutlu sonla bitmediği için yüzünüzde tebessümle terkedemeyeceksiniz, ama siz yine de gidin, görün ‘Umutsuzlar’ı.
Ve siz, yerli film değil mi, ‘ezan, göbek’ diyen yabancı film seyircileri, siz de gidin, görün ‘Umutsuzlar’ı. Batı Sinemasını bol bol bulacaksınız bu filmde.
Gani Turanlı’nın kamerasında yerli filmlerde özlediğiniz Avrupa Sineması görüntüleriyle dolu zevkli dakikalar geçirecek, Yılmaz Güney’in rejisiyle film başladığı anda sonunu kestiremeyeceksiniz.
‘Umutsuzlar’ tenkit edilebilir. Hem de birçok şekilde. Ama yine de alışılmışın dışına çıktığı için rejisör, senarist, oyuncu Yılmaz Güney’i tebrik ederiz. Biz, Batı Sineması da yapabiliriz, diyen Gani Turanlı’yı, kendini ‘yankesici kız’ tipi rollerden kurtaran ve büyük bir aşamaya yapan Filiz Akın’ı ve böyle bir yapıma cesaretle giren, yapımcı İrfan Ünal’ı bütün kalbimizle kutlarız.
Hepsine teşekkür ederiz, bize Avrupa kokan bir Türk filmi kazandırdıkları için. Alıştığımız sakızlardan birini bu hafta bize çiğnetmedikleri için…”
12 Aralık 1971 tarihli Ses Mecmuası, yaşayan bir hikâyeden yola çıkan “Umutsuzlar“ı, böyle tanıtıyordu.
Burçak Evren yıllar sonra “ Umutsuzlar” la ilgili şunları söyleyecekti:
“Yeşilçam’ın ‘yıldız’ yapıp, ama bir başka yönünü cömertçe harcayıp, ıskaladığı Filiz Akın’ı Güney, ıskalamaz, bir filmlik de olsa, onun nice filmlerde görülmeyen bir başka yanını ortaya koymasına olanak sağlar.”
İşte gong son kez çaldı. Işıklar kararıyor. Film başlamak üzere.
Martılar ve deniz. Bir vapur düdüğü uzun uzun ötüyor.
Yeşim ve Çiğdem vapurun üst güvertesinde, boş buldukları bir masaya otururlar. Heyecanla gazeteleri açar Çiğdem, okumaktan çok telaşlı bir göz atıştır bu.
Yeşim- Bir haber var mı ?
Çiğdem- Yok. Her sabah, her akşam aynı sıkıntıyı, aynı heyecanı taşımaktan bıktım. Gazetelere bakarken kalbim duracak sanıyorum.
Yeşim- Çekilir dert değil.. İnanır mısın sana acıyorum. Bir sabah gazeteler istemediğin şeylerle dolu olacak, ölmüş resmini göreceksin, vurdular, öldü diye yazacaklar… Buna kendini alıştırmalısın.
Umutsuzlar” ile ilgili olarak Atıf Yılmaz, 1990’da yayınlanmış “Hayallerim, Aşkım ve Sinema” başlıklı kitabında şunları anlatır:
“Filiz ilk gün sete çağrılıyor. Makyaj, kuaför filan. Akşam oluyor, iş paydos ediliyor. Ertesi gün yine aynı hazırlıklar ve Filiz’e yine sıra gelmiyor. Üçüncü, dördüncü günlerde de. Beşinci günün akşamı Filiz gergin, yorgun, makyajı bozulmuş bir halde paydos saatini bekliyor. ’Sıranız geldi. Acele çekime’ diyorlar. Filiz panik içinde, ‘nasıl olur’, diye soruyor. ’Makyajım, saçım, giysilerim..’ …’ Yönetmen sizi böyle istiyor,’ diyorlar. Filiz çaresiz, ağlamaklı bir halde sete doğru ilerliyor. Meğer Yılmaz Güney bütün bunları Filiz’in o klasik, gerçekle ilintisi olmayan Yeşilçam oyuncusu görüntüsünü bozmak için yapmış. Hemen belirteyim, Filiz bu filmde en iyi oyunlarından birini vermişti..”
Filiz Akın ile 26 Mart 2014 tarihinde gerçekleştirdiğim röportajda bu filme de değinmiştim.
– Gelelim, yine Agâh Özgüç’ün tanımlamasıyla hemen her karesinde bir ikona dönüşen Filiz Akın’ın yer aldığı “Umutsuzlar” a..
-“Umutsuzlar’da yaşar kıldığım Çiğdem karakteri benim için zor bir roldü. Kendim gibi olacaktım. Yılmaz Güney sahici yaşamdaki Filiz Akın olmamı istemişti, her şeyden önce. Hiç oynamadan, en doğal halimle kamera önünde olmam bekleniyordu. Yılmaz Güney’in bu filmde sadece benim olmam gerektiğindeki ısrarı duruşum, görüntümdü. Dediğim gibi, bir başkasıyla çekmek istemedi “Umutsuzlar‘ı. Bir diğer oyuncunun oynayarak yapacağı şeyleri, benim sınıfsal özelliklerimle sağlayacağımı, oynayacağımı, benim uygunluğumun filme artı değer katabileceğini hesap etmişti sanırım.
– Sanırım Türker İnanoğlu bu filmde rol almanızı başta pek istememiş…
– Evet ama özellikle İrfan Ünal’ın ikna gücünü yadsıyamam o aşamada. Zaten Yılmaz Güney, benim olmamam halinde bu projeyi tümüyle iptal edeceğini söylemişti.
– Ve bir şehir efsanesi dolaşır. Beş gün sette sıranızı beklediğiniz ve tam beşinci günün sonunda yorgun, makyajı bozulmuş bir Filiz Akın’ın Güney tarafından sete çağrıldığı..
– Öyle olmadı. İlk setim filmin başlangıç sahnelerinin çekildiği Şehir Hatları vapurunda alınan sahnelerimizdi. Ve bir şey hatırladım şimdi. Hani Çiğdem Fırat’ın evinde duvarda kurşunlanmış fotoğrafına bakar ya… O sahnenin çekiminde Hayati Hamzaoğlu, Memduh Ün, Tuncer Necmioğlu, Nihat Ziyalan, Kemal Arduman oturmuş dikkatli gözlerle beni izliyorlardı, bir an çok heyecanlanmıştım.
Yılmaz Güney’in ifadesiyle “bir hüzün böceği dolaşıyor”du gözlerinde. hayatında ters giden bir şeyler vardı sanki. Kırıktı… Mutsuzdu… Mavimsi külrengi bir sis inmişti kıyılara.
Çiğdem – Alışmak, alışmak mümkün olsa…
Dalgalar…ve hep o martı sesleri.
Şiirsel sinemanın, bugün bile en güzel örneklerinden biri olarak tanımlanabilecek “Umutsuzlar”, Filiz Akın’ın 1971 yılında Antalya Film Festivali’nde ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü kazandığı “Ankara Ekspresi” (1970) filminden hemen sonra gelir.
Yılmaz Güney kentli sınıfa film yapmak, kent insanıyla kucaklaşmak arzusuyla çektiği “Umutsuzlar”da büyük başarı elde ederken, Filiz Akın sinema kariyerinin en önemli filminde rol alıyor ve dünya standartlarında bir oyunculuk sergileyerek, unutulmaz bir yorumu anılarımıza ve sinema tarihimize armağan ediyordu. Sahi, bu film çekilirken, Filiz Akın aynı zamanda Cüneyt Arkın ile “Küçük Sevgilim” filminde de rol alıyor ve iki set arasında âdeta yorucu, dur durak bilmeyen bir maraton yaşıyordu.
Ses Mecmuası’nın, ‘1971 yılının en iyi kadın oyuncusu kimdir ‘sorusunu yönelttiği, aralarında Türkan Şoray, Haldun Dormen, Hülya Koçyiğit, Nisa Serezli, Fatma Girik, Mücap Ofluoğlu, Emel Sayın, Sevda Ferdağ’nın da bulunduğu ünlülere göre, “Umutsuzlar”daki rolüyle Filiz Akın açık arayla ‘birinci’ oluyordu.
Çiğdem- Sahneye çıkar çıkmaz gözlerim onu arardı. Sonra bir gün gül gelmedi, o da gelmedi. Ertesi gün ve daha ertesi gün yine yoktu o. Sonraki gün güller geldi ama o gelmedi. Ona öylesine alışmıştım ki, dayanamadım soruşturdum. Aylarca gelip giden sessiz ve sıcak bakışlı adamım kimdi! İki gün sonra öğrendim. Hastahanedeymiş, sırtından üç kurşunla vurmuşlar. Kimliğini öğrenince şaşırdım. Meğer bizim sessiz ve sıcak bakışlı adamımız İstanbul’un gayri meşrû bütün işlerini çeviren büyük Fırat’mış. Hastahaneye ziyaretine gittim, sevinçten gözleri doldu. Günler sonra, uslu bir çocuk çekingenliğiyle oyuna geldi. Kendisini aradığım için çok mutlu olmuş, teşekkür etti. Ben, onun hayatında devamlı kanayan kırmızı bir gülmüşüm. Konuşurken utanıyor, yüzü kızarıyordu. Hiç güldüğünü görmedim. Sanki yüzünde geçmişin bütün kederini taşıyordu. Günler geçtikçe onsuz edememeye başladım. O benim için vazgeçilmez, uzağında yaşanılmaz bir hale geliyordu. Bir gün beni anasına götürdü. Anası çok sevdi beni.. Boynuma sarılıp ağladı. ‘Yavrum, bu deli herife sahip çık, onu kurtarırsan sen kurtarırsın’ dedi… Her an ölümün eşiğinde bir adamdı. Belinde silahı, her an vuruşmaya hazır, ölüme hazır yaşıyordu. Yaşadığı hayat onu her an benden alıp götürebilirdi. Onu kurtarmak, onu yaşatmak zorundaydım. Benim hüzünlü ve kederli sevgilim ölmemeliydi. Su testisi su yolunda kırılmamalıydı. Kollarının sıcaklığında bir ömrü beraber bitirmeliydik. Kırları, tahta masalı kahveleri severdi. Ömrü hapislerde geçmiş… İnsanların hep kötü yanlarını görmüş… Bazen ona çocuk masalları anlatırdım. Gözlerini benden ayırmaz, sessiz, uslu saatlerce dinlerdi. Bir gün bana, senin masallarındaki iyi insanlar nereye gitti, dedi. Hâlâ yaşarlar dedim. Ben hiç görmedim, dedi. Hiç bitmeyecek sandığımız mutlu günlerin ardından acılı günler geldi. Yokluğuna alışmak zordu. Bu acıya dayanmak, onu unutmak zorundaydım. Aylar türlü sıkıntılarla geçti. Onsuzluğa tam alışırken yeniden dönmesi bütün hayatımı altüst etti… Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum.
Yeşim- Ben seni tanıyorum Çiğdem. Sen bu adamla mutlu olamazsın. Sonra anlamıyorum, bu adamda ne buldun sen? Gecesi gündüzü belli olmayan, ne zaman öldürüleceği belli olmayan uygunsuz bir adamla sonunun nereye varacağını düşünebiliyor musun?
(Umutsuzlar, Y. Güney. Güney Yay.,1975)
3. Adana Altın Koza Film Festivali’nde “en iyi kadın oyuncu” ödülünü bir oy farkıyla Fatma Girik’e kaptıran Filiz Akın “Umutsuzlar”ın hemen ardından; “Utanç“ (1972), “Tatlı Dillim” (1972), “Emine ” (1972) “Acı Hayat” (1973) “Ağlıyorum” (1973), “Ayrılık” (1972), ”Soyguncular” (1973), “Karateci Kız” (1973) ve özellikle “Almanyalı Yarim“ (1974), “Veda” (1974), “Memleketim”(1974 ) ve “Geçmiş Bahar Mimozaları (1989 ) ile de başarılı, unutulmaz yorumlara imza atacaktır.
“Umutsuzlar” âdeta hiçbir yerde, hiçbir zamanda tutunamamış yoğun duyguların, bir sevdanın öyküsüydü. Üstelik gerçekti, yaşanmıştı. Nice umutsuz aşklara ses ve yankı oldu. İzleyiciyi bugün bile düşünceler, çağrışımlar, düşler diyarına taşımaya devam ediyor.
Şimdi bu satırları yazarken bir kez daha alımlıyorum, Çiğdem ve Fırat yarattıkları hayal aurası içinde derin bir hüznün, umutsuzluğun aylasındaydılar.
Haydi itiraf edeyim, şayet elimden gelse, bu filmi sinema eğitimi veren kurumlarda ders kitabı olarak sunardım.
Akşam alacası bastırıyor. Sular çoktan kararmış.
Bella Color Stüdyosu’nda “Umutsuzlar” için çekilen Filiz Akın’ın siyah beyaz fotoğraflarına bakıyorum yeniden. Ve bu filmde var kıldığı olağanüstü duyarlı, incelikli o büyülü simyayı, zaman ötesi oyunculuğu düşünüyorum.
Gerard de Nerval’in fısıltısıyla ürperiyorum birden:
“Düş, ikinci bir yaşamdır…”
“Umutsuzlar”
- Yönetmen: Yılmaz Güney
- Senaryo: Yılmaz Güney
- Yapmcı: İrfan Ünal
- Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı
- Müzik: Yalçın Tura
- Oyuncular: Yılmaz Güney, Filiz Akın, Hayati Hamzaoğlu, Şükriye Atav, Nihat Ziyalan, Memduh Ün, Kazım Kartal, Eriş Akman, Hikmet Taşdemir, Mustafa Alabora, Refik Kemal Arduman, Nermin Özdes, Yeşim Tan, Leman Akçatepe
- Yapım yılı: 1971
- Yapım: Akün Film