Seneler evveliydi, canım arkadaşım Sevda ile sıkıntılı günler geçiriyoruz.
O zamanlar, Fransız bir tekstilci olan David Botvol ile tanışmaktaydık. David Türkiye’de dericilik yapan bir iş adamı…
Aynı zamanda o günlerde çok moda olan el işi kazaklar yapmak istiyor. Bana da güveniyor ve bir gün gelip yardımcı olur musun, diye soruyor.
Hemen Sevda’yı arıyorum, o benden çok daha becerikli bu işlerde…
Neden olmasın, diyor. David’le el sıkışıyoruz, tamam diyoruz.
David bize örnek kazaklar veriyor ve ardından siparişlerini ekliyor. Sevda ile bende bir heyecan, bir heyecan! Bu kazakları nerede yaptırırız diye araştırıyoruz. İstanbul’un Esenler taraflarında eve iş verme yöntemiyle parça başı sipariş yapılabildiğini, ev kadınların bu kazakları gözü kapalı yaptıklarını öğreniyoruz.
Haydi bakalım; Sevda’nın otomobiline binip, Esenler’e gidiyoruz. Mahalle mahalle dolaşıp, kapıları çalıyor, kadınlarla görüşüyoruz. “Ne, bu kazak mı, çocuk oyuncağı bu, hemen öreriz” diyorlar. Birçoklarıyla anlaşıyoruz ve bir ay sonra 3 bin kazak almak üzere siparişlerimizi veriyoruz.
Ürünlerimizin yünlerini renk renk olmak üzere satın alıp bırakıyoruz. 15 gün sonrasına kadar bekledik, sabırsızım ya, “Haydi Sevda, gel de Esenler’e gidelim işimizi bir kontrol edelim, kazaklar ne alemde, bir bakalım!” dedim.
Bir gidiyoruz ki, ne görelim! 15 gün sonra teslim edeceğimiz tek bir kazak dahi örülmemiş. Kadınların mazereti kocam dövdü, kaynanam geldi, şu oldu bu oldu, türünden zırvalar.
Oradan ciddi bir depresyonla çıkıyoruz, ki biz ne yapacağız diye bir dövünmediğimiz kalıyor. Sevda’nın jipindeyiz, yolda giderken bir baktık Eyüp Sultan’a gelmişiz, nasıl geldiysek.
Sevda’ya diyorum ki, “Gel bir dua edelim, işimiz belki rast gider!”
Olur mu olur!
Tam kapıdan türbeye gireceğiz, yaşlı mı yaşlı, bembeyaz saçlı Ayşe nineyi tanıyoruz. O ay da tam Ramazan Ayı…
Ayşe ninenin ayağındaki çoraplar delik; soğuk bir kış günü. Ayşe nine ile konuşuyoruz. Bize peygamber soyundan geldiğini, dinibütün bir Müslüman olduğunu anlatıyor. Tabii ki çok acıyoruz ve cebimizdeki paranın bir kısmını ona veriyoruz, bir kısmını da Ayşe ninenin elinden tutup bütün ay iftarını açsın diye yakındaki bir restorana gidip anlaşarak oraya bırakıyoruz. Oracıktaki bir tuhafiye dükkanına da rastgeldik; ona çorap satın alıyoruz. Sevda eğilip ayağına giydiriyor. Bir huşu içindeyiz, sormayın!
Arabaya biniyoruz, ikimizin de gözyaşları pınar olmuş parlıyor.
Hemen karar veriyoruz, iki gün sonra Ayşe nineyi tekrar ziyaret etmeye ve ona kışlık odun almaya. İki üç gün sonra jipin arkasını tıka basa odun doldurtuyoruz ve Ayşe nineye sürpriz yapmaya gidiyoruz. Bu arada da bizim kadınlara da bakmaya kararlıyız, belki bir ilerleme vardır diye ümit beslemekteyiz.
Evvela Eyüp Sultan’a gidiyoruz, Ayşe nineye bakınıyoruz, arıyoruz bulamıyoruz. Orada bir polis memuruna sanki bilirmiş gibi soruyoruz, meğer bilmez mi hem de çok iyi tanıyor.
“Ayşe nineyi bulamıyoruz, siz gördünüz mü? Ona odun getirdik!”
Polis memuru bize gülerek cevap veriyor: “Ayşe nine sizi de mi kandırdı! Size peygamber soyundan geldiği söylemiştir. Şu anda nezarethanede, iflah olmaz bir hırsız dolandırıcıdır o…”
İkimizin de ağzı açık kalıyor. Neye üzüleceğimizi bilemiyoruz. Son paramıza kadar harcadığımıza mı üzülelim, böyle bembeyaz saçlı ve itimat telkin eden nur yüzlü yaşlı kadının bizi kandırdığına mı? Ayrıca kazakların halen örülüp bitmediğine mi?
Türbeden süngümüz düşmüş vaziyette çıkıyoruz ve kendimizi birden bir kebapçıda buluyoruz. Hiç unutmam patlıcanlı bir kebap yiyorum, bir de kadayıf tatlısı, tadı damağında kalıyor ve o üzerimizdeki yılgınlığı, yıkıklığı leziz bir sofradan kalkarak biraz olsun unutuyor, uzaklaşıyoruz o duygudan…
Seneler sonra Bodrum’da açtığım restoranımın plaj kısmında öğlenleri çok rağbet edilen Akdeniz Köfte-Kebabını oradaki lezzeti unutmadan yeniden yaratmış oluyorum; bana ait özel tarifiyle…
Bu arada kazaklar ne oldu diye sorarsanız; David’e ilk teslimatı annelerimiz ile birlikte örüp kendi ellerimizde yaptık ama sonradan öğrendik ki, meğer onun örneği el örgüsü değil makine örgüsüymüş.
David bize masrafımızı ödedi ve “Boşverin, üzülmeyin!” dedi ve bu iş de bize bir sükut-u hayâl oldu.
Hayat böyledir, bazen güldürüyor bazen ağlatıyor; ikisi de güzel, ikisi de değerli…
AKDENİZ KÖFTE~KEBAP
Malzemeler
- 750 gr dana kıyma
- 250 gr kuzu kıyma
- 3 çorba kaşığı galeta unu
- 1 soğan
- 4 diş sarımsak (dövülmüş)
- 1 demet maydanoz
- 1 yumurta
- 1 çorba kaşığı kimyon
- 1 çorba kaşığı tuz
- 1 tatlı kaşığı karabiber
Beşamelli Patlıcan Sosu için:
- 5 adet bostan patlıcan ( közlenmiş)
- 150 gr taze kaşar
- 2 su bardağı süt
- 250 gr krema
- 125 gr tereyağ veya margarin
- 1 tatlı kaşığı şeker
- 4-5 kaşık un
- Tuz
- Karabiber
Domates Sosu İçin
- 1 soğan küp küp kesilmiş
- 6 adet rendelenmiş domates
- 1 çay kaşığı kekik
- 1 tatlı kaşığı şeker
- Tuz
- Karabiber
- 4-5 çorba kaşığı zeytinyağı
(8 KİŞİLİKTİR)
-Ekmek içini mutfak robotunda çektikten sonra bir kaba koyun.
-Yine mutfak robotunda soğanı çekin, daha sonra ekmek içini koyduğunuz kapta kıyma, tuz, dövülmüş sarımsak, ince doğranmış maydanoz, yumurta, karabiber ve kimyonla birlikte iyicene yoğurup buzdolabında 1 saat dinlendirin.
-Dinlendirdiğiniz harçtan köfteleri yapıp tekrar buzdolabına kaldırın.
-Bostan patlıcanları közleyin, kabuklarını temizledikten sonra bir kesme tahtası üzerinde bıçakla vurarak kesin ve bir kaba koyun
-Margarini bir tencereye koyun, unu ilave edin ve çırpma teli ile karıştırın.
Margarinle un karıştıktan sonra azar azar sütü ilave edin. Tuz karabiber şeker ve kremayı da koyun ve kısık ateşte karıştırmaya devam.
-Karışım muhallebi kıvamına geldikten sonra kaşarı ilave edip karıştırmaya devam edin.
-Peynir eridikten sonra közlenmiş patlıcanı da ilave edin ve tahta kaşıkla karıştırarak kısık ateşte 3-5 dakika boyunca pişirin.
-Başka bir tencerede küp küp doğranmış soğanı zeytinyağıyla beraber kavurun, soğanlar pembeleşince domatesleri ilave edip karıştırın; tuz karabiber, şeker ve kekik ilave edin. İki bardak su ekleyin ve kısık ateşte 1 saat boyunca pişirin. Tencereyi ateşten aldıktan sonra sosu elektrikli çırpıcı yardımıyla ezin.
-Yoğurt, dövülmüş sarımsak ve tuzu pürüzsüz bir hale gelene kadar karıştırın.
-Hazırladığınız köfteleri kömür ateşinde tercihen döküm bir tavada her porsiyona 4 adet gelecek şekilde pişirin.
-Hazırladığınız patlıcandan her tabağa beş kaşık gelecek şekilde yerleştirin, pişirdiğiniz köfteleri yarıya kesin ve bu patlıcanların üzerine, yuvarlak bir şekilde dizin
-Köftelerin üzerine yoğurt, onun da üzerine domates sosu ekleyin.
TEL KADAYIFLI MUHALLEBİ
Taban kısmı için:
- -3 çorba kaşığı tereyağı
- -200 gr kavrulmuş kadayıf
- -4 yemek kaşığı toz şeker
- -1 buçuk su bardağı iri çekilmiş ceviz
- -1 tatlı kaşığı toz tarçın
Muhallebisi için:
- -1 su bardağı toz şeker
- -4 yemek kaşığı un
- -2 yemek kaşığı nişasta
- -1 litre süt
- -2 paket vanilya
- -1 çorba kaşığı tereyağı
Taban kısmının yapılışı:
-Bir tavaya 3 çorba kaşığı tereyağını koyup eritin
-200 gr kadayıfı koyun karıştırın (kısık ateş)
-Şekeri, cevizi, tarçını ekleyin malzemeyi karıştırıp bir kenara koyun
Muhallebinin yapılışı:
-Bir tencereye şekeri, unu, nişastayı, sütü koyup ateşte karıştırarak orta ateşte, göz göz olana kadar karıştırın. Ocaktan aldıktan sonra vanilya ve tereyağını ekleyip karıştırın
-Dikdörtgen bir borcama kadayıfın yarısını serperek koyun. Üstüne muhallebiyi dökün. Kalan kadayıfın yarısını da muhallebinin üzerine dökün. Dilediğiniz gibi süsleyin