Nedense herkes bireysel ısrarın karşısında durmak gibi bir özelliğe ve tepkiye sahip; istisnaları saymazsak eğer. Bu doğal ve de gerekli… Oysa günümüzde daha büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız bence. Herkese, her şeye rağmen yapılan ve uygulanan siyasi ısrardır sözünü ettiğim büyük tehlike. Bu doğal da doğru da değil üstelik…
İşte bu ısrarlardan dolayı ülkeler yaşanmaz hâle geliyor. Dünya kocaman bir cehennem kazanı gibi alev alev… İçinde olalım ya da olmayalım ama unutmayalım ki bir biçimde yanıyoruz cayır cayır. Tam da bu yüzden ne ülkeler cehennem kazanı olsun ne de zamansız ölsün diye her yaştan insan siyasi ısrarlara dur diyebilmeliyiz. Burada sözü Bertolt Brecht’te bırakıyorum, çünkü tam da bu konuda dedikleri:
kim mi kurtaracak seni köle insan
görecekler seni kardeşlerin
yuvarlananlar uçuruma
duyacaklar çığlıklarını
seni köleler kurtaracak kurtaracaksa
ya hep beraber ya da hiç birimiz
kurtulmak yok tek başına yumruktan ve zincirden
ya hep beraber ya da hiçbirimiz
Yaşadığı çağ ve ülke için söylemiş olsa da Tolstoy’un güzel bir sözü var: Zalimlere katlanırsanız zalimlikleri artar. Her bireyin hayatının başı ve sonu her iklimde, her ülkede, her dilde bilinen bir yolculuktur. Ozanca bir tür iki kapılı handa olmak… Ortası ise biz ne kadar rafine edebilirsek bizim için o kadar varsıl ve de renkli olur bu yolculuk. Yeter ki kendimizden başlayarak en uca dek zalimliklerden arınabilelim, sevelim ve de sevilelim… Birlikte olduğumuzda atmacaların, doğanların ve de şahinlerin üstesinden gelebilmek için bunların etrafında bir fanus olup havasız, ışıksız bırakıp yere çakılmalarını sağlayan sığırcıklar gibi… İşte o vakit gerçek insan olabiliriz. Birbirimizi kollayıp gözettiğimizde, arka çıktığımızda, aynı koldan, bilekten beslenen ve güç alan parmaklarımız gibi bir araya geldiğimizde alt edemeyeceğimiz engel ve zor/balık/lar tarumar olur. Breht’in dediği gibi.
kim mi kurtaracak seni aç insan
bize gel ekmek istiyorsan
bize gel kıvrananlar açlıktan
biz gösterelim sana yolu
biz açlar verelim sana ekmeği
ya hep beraber ya da hiç birimiz
kurtulmak yok tek başına yumruktan ve zincirden
ya hep beraber ya da hiç birimiz
kim mi alacak öcünü yenilmiş adam / vurulmuşsun madem
gel yaralıların yanına / gerçi biz de zayıfız kardeş
zayıfız, yaralıyız ama / alırsak biz alırız öcünü senin
ya hep beraber ya da hiç birimiz
kurtulmak yok tek başına yumruktan ve zincirden
ya hep beraber ya da hiçbirimiz

Maksim Gorki, bireyin kendi özgür iradesi dışında yaratılan ortamın sonucu olarak nasıl olduğunu ve yine bu istenmedik durumdan kurtulabilmesi için ne yapması gerektiğini şu sözleriyle belirtir:
Her sabah nereye gittiğini bilmeden bir işe giden, her akşam nereden çıktığını bilmeden bir işten çıkan, sevmediği hayatı yaşayan, sevmediği işi yapan, sevmediği kişilerle yaşayan, kalabalıkların yüzünden yaşamaya karşı, ne bir sevgi, ne de bir sevgisizlik işareti olmadan gelip geçen, her akşam evinin dört duvarı arasına sanki bir mezara girermiş gibi giren, gecelerini bir sıkıntı yorganının altında yalnız ya da yanındaki yabancı gövdeyle geçiren; bütün ölü kentlerin, ölü doğmuş çocukları!.. Size bu ölü yaşamı hazırlayan egemen sınıf varlığıdır ve bu acımasız oyunun varlığı siz izin verdiğiniz sürece sürecektir.
Biliyorum zor zamanlarda durup ince şeylerden söz etmek acı ve yersiz ama okumuş ya da okuyup anımsadığını zannedenlerden usandığımdan ayrıntısına girmeden paylaşacağım bir şey var. O da şu: Çernişevski’nin Nasıl Yapmalı’sını Lenin’in bundan etkilenip başka bir mecrada yazdığı Ne Yapmalı’yı karıştırmadan ve ayrı ayrı okuyarak bireysel farkındalığımızı geliştirebiliriz.
Yaşar KEMAL demişti ki: Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İki, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin. Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir. Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.
Bundan daha yerinde bir vasiyet ve istek olabilir mi? Yapıtlarıyla ölümsüzleşen büyük yazar ışık içinde olsun. Bence dünyanın en güzel en kısa ve en derin hikâyesi, S. F. Abasıyanık’ın, yalnızlık dünyayı doldurmuş. Bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor, sözü. Kim bilir bu sihirli söz dokunabilseydi insanımıza / insanlara ne ülkemiz ne de dünya insanları böylesine için için kanardı…
Aslında her yürek gidenlerin, terk edenlerin ve ölenlerin gömüldüğü isimsiz ve başucu taşsız mezarlar toplamıdır. Gelenlerin dil kuşları ne kadar çoksa o kadar unutuyoruz içimizdekileri ya da çaresizlikten katlanıyoruz yokluklarına. Doğan her canlı ölüme büyür; kimi kısa kimi de uzun mu uzun yürüse de ömür yolunu… Önemli olan bu süre içinde insan kalabilmek ve insan olabilmek… Ne söylersek söyleyelim ne yazarsak yazalım doğrudan, gerçeklerden şaşmayalım ki hem yazdığımızı hem de söylediğimizi sonradan sonraya düşünmek zorunda kalmayalım ve çelişmeyelim kendimizle.
Carl Schmidt, hukuktan hukuksuzluğa nasıl geçileceğini şöyle açıklar: Temel düşünce ‘istisna hâli’dir. Lider, önce içinde bulunduğu durumun bir ‘istisna’ olduğu konusunda genel kanı yaratır. Sonra ‘istisna’ hâlini sürekli bir olağanüstü hâle dönüştürür. Böylelikle hukukun sınırlamalarından kurtulur… Böylece olağanüstü yöntemler olağanlaşır. İstisna hâli de kurallaşır… Unutmayalım ki modernizm sonrası dönemi / süreci ‘postmodern durum’ olarak niteleyen Jean François Lyotard’a göre Tanrılar susunca felsefe başlar. Hem sessizliğin sesi hem de sesin sessizliğidir. Ah günümüz politikacıları bir sussa; iyi, güzel ve doğru şeyler toplamı konuşmaya başlasa… Belki dünya daha bir yaşanır olur, dediğini pratiğimizde başarabilirsek Brecht’in dediğini.
kim tutacak elinden bitik kişi
birleşmek zorundadır başkalarıyla
yoksulluğa dayanamayan
birleş sen de yoksullarla durma birleş
yarına bırakmayanlarla bu işi
ya hep beraber ya da hiç birimiz
kurtulmak yok tek başına yumruktan ve zincirden
ya hep beraber ya da hiçbirimiz!