Aralık ayının hemen başında yeni bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya kaldık. Bu saldırı dalgası, Gencay Hocadan, Şebnem Korur ve Ayşe Düzkan’a Fatih Portakal’dan Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’e uzandı.
Batı’da AKP hükümetinin politikalarını cesurca eleştiren, demokratik hakları, özgürlükleri savunan Kürt özgürlük mücadelesine destek veren akademisyen, gazeteciler ile medyada ve kamuoyunda tanınan ulusalcı/seküler gazeteci ve sanatçılara hedef alındı.
‘Tek adam rejimi’nin vites yükselttiği bu yeni saldırı kabul edilebilir ve geçiştirilecek tipte değil. Ancak aynı zamanda safları netleştiren, ezilen ve sömürülenlerin mücadele stratejisi için imkanları açığa çıkartan bir fırsat da olabilir.
AKP rejiminin baskı stratejisinin görünen sıralaması şöyledir: FETÖ, Kürtler, Kürtlere destek veren solcular, kadınlar, işçiler ve seküler/ulusalcı aydınlar… Bu sıralama ülkenin siyasi gündemine, iktidarın ihtiyaçlara göre değişse de esasen bu çizgide yürümektedir.
FETÖ ayağındaki soruşturmalar ordu-polis-adalet-eğitim kurumları içindeki uygulayıcılara yönelik gerçekleşiyor. Siyasi yanına dokunulmuyor.
FETÖ operasyonlarının perdelediği esas saldırı ise, Kürt halkının taleplerine karşı ülke içinde ve dışında yürütülen askeri ve siyasi savaştır. Seçim dönemlerinin bir klasiği haline gelen Kürt düşmanlığı, Kürtlerin Irak ve Suriye’deki bileşenlerine yönelik saldırılar bu nedenle artıyor.
Kürt illerinde rutin haline gelen HDP yönetici ve üyelerinin gözaltına alınıp bir kısmının tutuklanması sürerken, Batı illerine bu saldırının yansımayacağını beklemek siyasi saflık olur. Sakarya’da Kürtçe konuştuğu için işlenen cinayet bunun son örneği oldu.
Kürt savaşının içerdeki ‘işbirlikçileri’ sayılan Türk Barış Akademisyenleri veya Özgür Gündem gibi Kürt demokratik yayın organı gazetelerle dayanışma gösteren Türk gazeteciler bu nedenle hedeftedir.
Türk Tabipleri Birliği yöneticilerinden Prof. Dr. Gencay Gürsoy ve Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya Barış Bildirisi’ni imzaladıkları için ertelemesiz 2 yıl 3 ay hapis cezası verilmiştir. Gazeteci Ayşe Düzkan’a Özgür Gündem gazetesinde bir günlük ‘nöbetçi yazıişleri müdürlüğü’ karşılığında verilen 18 ay hapis kesinleşmiş cezayı yatması gerekmektedir.
Saldırı aynı zamanda sınıfsal zeminde de yaşanmaktadır. Üçüncü Havalimanı işçilerinin iki ay önce 500’ünün birden gözalıtna alınıp içinde sendika başkanlarının da olduğu 32’sinin tutuklandığı günler geleceğin bir habercisiydi.
Ardından 25 Kasım’da kadınlara yönelik şiddete hayır gününde İstanbul ve Ankara’da yürüyüşlere polis saldırısı oldu.
Ancak bununla yetinilmemiş, ulusalcı olmakla birlikte AKP rejimine eleştiride bulunan gazeteci Fatih Portakal, sanatçı Metin Akpınar ve Müjdat Gezen gibi aydınlar da hedef alındı. En üst makamdaki Cumhurbaşkanı bizzat bu gazeteci ve sanatçıları aşağılayan, hedef alan konuşmalarda bulunmuş, haklarında tehdit ve soruşturmalar derhal yürürlüğe girmiştir. Bu yeni saldırı, büyük gözdağının yeni bir evresidir.
CHP yönetiminin bu saldırılara karşı izlediği strateji somut bir mücadeleyi ifade etmiyor. ‘Ekmeleddin İhsanoğlu, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’ gibi sağcılığı aşikar adaylarla AKP’nin karşısına çıkıyor. CHP’nin savunduğu ulusal ve seküler değerlerle mücadele etmek isteyen aydınlar bu nedenle AKP’nin hedefi oluyor.
Bugün çok açık ki, Saray ve AKP hükümeti CHP yönetimini siyasi baskı altına alabilmekte onu terbiye etmektedir. AKP yeni düzende CHP’ye yer açmamakta tam aksine kafasına kafasına vurmaktadır.
Çok açık ki, merkezinde AKP ve büyük sermayenin çarkına taş koyan kim varsa onu hedefine alan çapı genişletilmiş bir saldırı söz konusudur. Bu saldırıya karşı koyabilmek sermayenin ve AKP’nin ekonomik ve siyasal rejimine taş koymakla mümkün olabilir.
Tüm ezilen ve sömürülenlerin acil talepleri olan krizin faturasını yaratanlar ödesin, herkese iş, yaşanılır bir ücret ile başlayıp demokratik özgürlükleri talep eden bir siyasal çizginin hakim olduğu ‘birleşik mücadele’ olmazsa olmaz hale gelmiştir. Bu mücadele örgütlenmeden, sadece seçim politikalarıyla AKP hükümetinin geriletileceğini ummak emekçi sınıflara, ezilenlere yalan söylemek olacaktır.