Mersin’de bulunan LGBT 7 Renk Derneğinin düzenlediği bir etkinlikte Sendikalar ve LGBTİ+lar üzerine bir sunum yapmam istendiğinde önce içimi bu konu hakkında söyleyebileceğim pek bir şey olmadığına dair bir his kapladı. Ardından cinsiyetçilik, homofobi ve transfobiye karşı mücadelede ne durumda olduğumuza dair, LGBTİ+lerin ne derece sendikal mücadelede ve taleplerde görünür olduğu ve son olarak neler yapılabileceğine dair genel bir tablo çıkarmanın ön açıcı olabileceğini düşündüm.
Bu kapsamda birkaç günlük bir çalışma ve görüşmelerle birtakım bilgiler ve düşünceler derledim. Daha çok pratik alanda çalışan biri olarak bu kısıtlı zaman ve yöntemle yapılmış çalışmada olabilecek hatalar için şimdiden af dileyerek bu metni sizlerle paylaşıyorum.
NE DURUMDAYIZ?
Türkiye’de çeşitli iş kollarında ve kadro durumlarında örgütlenme yapan sendikalar göz önüne alındığında KESK kadın mücadelesine ve feminist mücadelede en çok yol almış olan sendikalardan oluşuyor diyebiliriz. Aynı zamanda KESK sendikal mücadelede toplumsal cinsiyet açısından ön açıcı politikalar üreten ve pratikte uygulamaları olan sendikaları kapsıyor. Kadın iradesinin açığa çıkarılması için Kadın Meclisleri ve komisyonları, eşit temsiliyet ve karar alma organlarında eşitlik sağlanması amacıyla da kadın sekreterlikleri, KESK genel merkezinde eş başkanlık, SES genel merkezi ve tüm şube/temsilciliklerinde eş başkanlık gibi mekanizmalar tüzüksel olarak da uygulamada da mevcut. Bu mekanizmalar hem eril pratiğin görünmez kılmaya çalıştığı kadın görünürlüğünü sağlıyor hem de kadınların öznesi oldukları mücadelede iradelerini gerçekleştirebilmelerini, taleplerini açığa çıkarmalarını ve örgütlenmelerini sağlıyor.
KESK tüzüğünün 5. Maddesi KONFEDERASYONUN İLKELERİ’ni düzenliyor ve bu maddenin B bendi şöyle diyor: “Emekçiler arasında din, dil, ırk ve siyasal düşünce, etnik köken, mezhep, engelli, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve felsefi düşünce ayrımı gözetmez.“ Yine KESK tüzüğünün 4. Maddesinde tanımlanan KONFEDERASYONUN AMAÇLARI kısmında; toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele, evrensel insan hakları belgelerindeki tüm hakların savunulması ve tüm emekçilerin bir arada mücadelesi gibi maddeler bulunuyor.
SES Tüzüğünün 3. Maddesi de SENDİKANIN İLKELERİNİ düzenliyor ve şöyle diyor: “Sendika; ırk, etnik köken, dil, din ve mezhep, dinsel inanç ve inanç, renk, cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği, siyasal ve felsefi görüş, engellilik gibi nedenlerle ayrım gözetmeksizin bütün üyelerin birliğini amaçları doğrultusunda sağlamaya çalışır.”
Peki tüzüklere böyle giren cinsiyetçilik karşıtı mücadele meselesi, kadın örgütlenmesi açısından yukarıdaki gibi mekanizmalara sahipken, kadın ve erkek dışında bulunan ya da kendini bunların dışında tanımlayan üyeler anlamında sendika bünyesinde nasıl çalışmalar yapılıyor?
KESK bünyesindeki tüm sendikaları ve şubemizi düşündüğümüzde Yalnızca eğitim işkolundaki Eğitim-Sen’in İstanbul 3 no’lu şubesinde LGBT Komisyonu bulunuyor. Bu komisyon 2015’te çalışmalarına başlıyor ve açık dersler, afiş (farkındalık) çalışmaları, kavramlar sözlüğü çalışmaları ve atölye çalışmaları yapıyorlar. Aynı zamanda Kaos GL’nin “Sendika Çalışma Grubu” ile iletişim halindeler. Ama OHAL ile birlikte tehditler de artıyor ve Akit Gazetesi tarafından hedef gösteriliyorlar. Bu zamana kadar yapılan açık üye toplantıları kısıtlanmak durumunda kalıyor. Bu komisyon üyeleri, başlangıçta sendika içinde dahi tepki alırken üç senelik mücadelenin sonunda cinsiyet temelli ayrımcılıkla mücadelede daha rahat çalışabildikleri bir konumu kazanabilmişler.
Bu çalışmaların dışında, LGBTİ+ların sendikal hakları ve bu konudaki ayrımcılıkla mücadelenin yayınlara, metinlere (sonuç bildirgeleri, basın metinleri, broşürler vb.) girdiğini görebiliyoruz. Eğitim-Sen, SES ve KESK dergileri en az 2 ya da 3 sayıda bir LGBTİ+ haklarına dair yazılar içeriyor. Bu yazılar daha çok bilinç yükseltme/farkındalık yaratma amaçlı yazılar. Aslında yazıların içeriği, bu mücadelede gelebildiğimiz noktanın henüz başlangıca yakın olduğu konusunda bize ipucu veriyor.
2017 yılında ise sendikamız SES bazı şubelerde Kaos GL ile birlikte ayrımcılık hakkında bir eğitim düzenliyor.
LGBTİ+lar SENDİKAMIZDA GÖRÜNÜR MÜ?
Sendikalarda, özellikle de kamu alanında kimliğini açık eden LGBTİ+ neredeyse yok denecek kadar az maalesef. KaosGL’nin 2013 yılında yayınladığı “Sendikalarımızı İstiyoruz” kitapçığında kamuda çalışan LGBTİ+ ların gizelenme sebepleri şöyle sıralanıyor:
- İşini kaybetmekten korkma
- Yasalarca çalıştırılmama (MEB’den işten çıkarılmış bir vaka var.)
- Yeni bir iş bulamama ve bulamama korkusu
- Damgalanma
- Aşağılanma
- Hakkını nasıl arayacağını bilememe (bu korku OHAL’den sonra oldukça artmış)
- Hakkını yasalarca arayamama
- İşte yükselmenin engellenmesi
- Statü kaybı
- Mobbing
- İstifaya zorlanma
Yani, kamu genelinde ve sendikalarımızda LGBTİ+ kamu çalışanları henüz pek de görünür olacak ve açık kimlikleri ile mücadele edecek kadar kendilerini güvende hissetmiyorlar.
NE YAPABİLİRİZ?
LGBTİ+ların sendikalarımızdaki görünürlüğün ve örgütlenmesi önündeki engelleri azaltmak için yapabileceklerimize dair ilk etapta aklıma gelen düşünceleri sizinle paylaşıyorum. Üzerine uzun uzadıya tartıştığımız bir yapılacaklar ve yapılanlar listesini mücadelenin öznesi olan kişilerin kolektif şekilde oluşturduğu günlerde buluşmak dileğiyle…
- Öncelikle açık kimlikli olsalar da olmasalar da LGBTİ+ çalışanların sendikalarda kendilerini özne hissetmeleri için HETEROSEKSİZM KARŞITI MÜCADELEYİ YÜKSELTMEK gerekiyor. Kadın mücadelesinin cinsiyetçiliğin azalması konusunda bir alan açtığı doğru, ama ikili cinsiyet koduna hapsolmak da ayrı bir risk oluşturuyor. Bu sebeple sendika içerisinde heteroseksizm karşıtı bir mücadele yaratmak çok önemli.
- Metinlerimizde genel anlamda farkındalık üzerinden geçen cinsel kimlikler meselesini bir sonraki aşamaya taşıyıp, artık LGBTİ+LARIN SENDİKAL HAKLARI’ndan ve çalışma yaşamı koşullarından bahsettiğimiz bir noktaya gelmek ilerletici olabilir.
- Tabii ki sadece metinler yetmiyor. LGBTİ+ KOMİSYONLARININ SAYISINI ARTTIRMAK için yapılabilecekleri, SENDİKA ÇALIŞANLARIMIZDA LGBTİ+ KOTASI, KARAR ORGANLARINDA LGBTİ+ KOTASI gibi konuları tartışmaya başlayabiliriz.
- Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılığa dair kavramlar ve ibareler yalnızca tüzüklerde ve disiplin metinlerinde geçiyor. Bunların ötesinde eşitliği sağlamaya yönelik POLİTİKA METİNLERİ ve bunlara bağlı MEKANİZMALARI oluşturabiliriz.
- KaosGL Sendika Çalışma Grubu, CİNSİYET KİMLİĞİ VE CİNSEL YÖNELİM TEMELLİ AYRIMCILIĞIN YALNIZCA KADIN SENDİKACILARIN DEĞİL TÜM SENDİKA ÜYELERİNİN HATTA TÜM TOPLUMUN MESELESİ OLDUĞUna dair vurgu yapıyor. Bu bakış açısını kendi perspektifimize dahil edebiliriz.
- Aynı çalışma grubu, LGBTİ+ların örgütlenme sorununun yalnızca toplumsal cinsiyet başlığına sıkıştırılmasına karşı çıkıyor. Bu konuyu İNSAN HAKLARI SORUNU, AYRIMCILIK VE GENEL BİR ÖRGÜTLENME SORUNU olarak görmek konusunda tartışmalar yürütebiliriz.
- Hiç LGBTİ+ çalışması olmayan bir şube olarak biz, Mersin Şube’de farkındalık anlamında şöyle bir şey yapıyoruz: Kadın eylemlerine/etkinliklerine yaptığımız çağrılarda ‘tüm kadın üyelerimiz davetlidir’ ibaresi yerine ‘TÜM KADIN VE LGBTİ+ ÜYELERİMİZ DAVETLİDİR’ ibaresini kullanıyoruz.
- KAOS GL’nin Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Araştırmaları Merkezi ile birlikte yürüttüğü 2018 tarihli ‘TÜRKİYEDE KAMU ÇALIŞANI LEZBİYEN, GEY, BİSEKÜEL, TRANS VE İNTERSEKSLERİN DURUMU’ adlı bir araştırma var. Kamu kurumlarında LGBTİ+ çalışanlara yönelik ayrımcılığa karşı alınması gereken en öncelikli 3 önlem nedir sorusuna;
- Ulusal mevzuatta ayrımcılık yasağı
- Toplumsal farkındalık kampanyaları
- Örgütlü mücadele ve dayanışma ağları olarak yanıt verilmiş. Bu talepler politika üretim aşamasında ve örgütlenme aşamasında değerlendirilebilir.
- LGBTİ+ LARIN DAYANIŞMA VE TALEPLERİNİ YÜKSELTME GÜNLERİ olan Onur Haftası, Homofobi karşıtı hafta gibi etkinlik ve eylemlere daha etkin katılım sağlanabilir.
- Yukarda adı geçen 2018 tarihli araştırmada belirtildiği ve Eğitim Sen İstanbul 3 no’lu şube LGBTİ+ Komisyonunun örgütlenme öyküsünden de çıkarılabileceği gibi OHAL LGBTİ+ görünürlüğü önündeki en büyük engellerden biri. OHAL’in başlangıcından itibaren daralan demokratik alanın açılması, herkesin her rengin kendini ifade edebilmesi ve örgütlenme hakkını kullanabilmesi için OHAL DÖNEMİ İLE MÜCADELE en önemli hatlarımızdan biri olmalı.
* Özge Göncü, Mersin SES Şube Eş Başkanıdır.
Bu yazı SESLİ KADINLAR dergisinin Nisan 2019 tarihli 12. sayısında yayınlanmıştır. SES’li Kadınlar Dergisi’nin tamamını okumak için tıklayın