biliyorum, insanın kendisinin de parçası olduğu yayınevinden çıkan bir kitap hakkında yazı yazması çok da muteber bir durum değil. ama büyüklere feminist masallar’da, yayınevinin kolektifinde bulunmayan çok fazla kadının emeği var ve kitaba benim çok az emeğim geçti. bütün bunlar belki bu yazıyı affettirir diye umuyorum.
halen bolu abant izzet baysal üniversitesi çevirmenlik-mütercimlik bölümü başkanı olan ebru ak’la, “doğu batı ekseninde çeviri” konulu tezini yazdığı sırada tanıştık. ebru, “doğulu yazarların metinlerini çeviren çevirmenlerin arada kalmışlık, feminizm ve feminist çeviriye dair düşüncelerinden yola çıkıp doğulu kadınların hayatlarını anlatmak, onları çevirmeyi seçmek de bir feminist çeviridir ve arada kalmış tüm kimlikler bunu yapmaktadır,” diyordu tezine başlarken. güldünya’yı takip eden okurlar küresel güney ve küresel doğu’ya özel bir ilgimiz olduğunu bilir. ebru ile görüşmeye devam ettik. sonra bir gün, çok çevirmek istediği bir metinden bahsetti; sunuti namjoshi’nin feminist fables adlı kitabı. hemen interneti kurcaladım, kitabın feminist bir kült olduğunu gördüm. ilk yayınlandığı 1981’den (ki ikinci dalga feminizmin çiçek açtığı yıllara denk düşüyor bu) sonra birçok dile çevrilmiş. yayın haklarının avusturalyalı spinfex press’te olduğunu öğrendik; bu yayınevinin, birer feminist eski tüfek olan temsilcileriyle istanbul’da tanışmıştık! kriz vardı, dolar kuru fırlamıştı ama dayanışmayla her şeye çare bulunur dedik. türkiye temsilcileri anatolialit çok büyük bir jest yaptı (başka yayınevlerinden de talep olur diye yazmıyorum!) ve kitabın telifini aldık. ebru çeviriye koyuldu, güldünya’nın çok beğenilen kapaklarını hazırlayan mine özalp’le kapak için görsel seçtik, kitabın redaksiyonunu ve son okumasını bir başka mine, daha önce de çalıştığımız ve arapça bilgisine de başvurduğumuz mine şirin yapacaktı. elbirliğiyle arka kapak ve yazar biyografisini toparladık, ben de baskı vb. işlemleri arzu karacan’a emanet edip gittim.
döndüğümde kitap çıkmıştı, merakla okudum.
dünyanın en büyük ülkelerinden olan ve feminist hareketin (aynı zamanda komünist hareketin) çok güçlü olduğu hindistan ve kültürü, fazlasıyla basitleştirilmiş ve plastikleştirilmiş versiyonlarıyla gündelik hayatımızın bir parçası. büyüklere feminist masallar, bu kültürün daha geleneksel unsurlarını, tamamen sorgulayan bir noktadan ele alarak sunuyor bize. kitabın içinde yer alan metinler, biraz da “hisseli kıssalar” olarak yorumlanabilir, çoğu insanı derin derin düşündürüyor, bazılarından her okurun farklı sonuçlar çıkartması mümkün. ama kitabın şimdilerde batı’da çok popüler olan, güldünya’nın da yayınevi olarak ilgi gösterdiği ve bazı örneklerini yayınladığı alternatif masallar/karşı prensesler akımının öncülerinden olduğunu düşündüren çok şey var.
o kitaplar da, büyüklerin de keyif alabileceği metinler içeriyor. ama bu masallar gerçekten esas olarak yetişkinlerin ilgisini çekecek türde. çoğu keskin bir mizah içeriyor, insanı zaman zaman acı acı, zaman zaman hınzır hınzır güldürüyor. kitabı kaleme alan hakkında hiçbir şey bilmeseniz bile, bilge bir kadın olduğunu hissederseniz. geleneksel metafor ve simgelerle pekala özgürlükçü bir metin üretilebileceğini görmek çok güzel. büyüklere feminist masallar, kapağı kadar canlı ve heyecanlı desem, abartı olmaz.