Fahri Erdinç ömrünün büyük bölümünü Bulgaristan’da geçirmiş bir yazarımızdır. 2017, onun doğumunun 100. yılıdır. Şiir, öykü, roman ve anı türünde birçok kitabı bulunan Erdinç’in mektuplarının bir kısmı da yayımlandı.
Erdinç’in edebiyat yolculuğu şiirle başlar. 1945’te yayımlanan ilk kitabı şiirlerinden oluşur: Şen Olasın Halep Şehri. Birkaç yıl önce, bu kitapta yer alan “Ölümüm” başlıklı şiir, Orhan Veli’nin kayıp şiiri olarak okura sunulmuş, ancak şiirin Fahri Erdinç’e ait olduğu anlaşılmıştır. Bu olay bir ölçüde onun yeniden hatırlanmasına vesile olmuştur. Öykü kitapları ve romanlarından bazıları şunlardır: Destur Ya Sefalet, Alinin Biri, Kardeş Evi, Diriler Mezarlığı, Kore Nire. Ayrıca öykülerinden bazı seçkiler de yayımlanmıştır. Bunlardan biri Tarık Dursun K.’nın yayıma hazırladığı ve Kültür Bakanlığı tarafından yayımlanan kitaptır. Eserlerinin çoğu ise Yordam Yayınları tarafından basılmaktadır.
Fahri Erdinç, Sabahattin Ali’nin öğrencisi ve dostudur. Ali’nin öldürülmesinden sonra o da iki arkadaşıyla Bulgaristan’a gitmeye karar verir. Ülkesinden uzakta, kendini bir anlamda gurbette hissetmiş olsa da edebi çalışmalarında yurdundan ve yurdunun insanından söz eder. Kendisi uzakta olsa da yüreği ülkesinin insanıyla çarpar, onun sorunlarını ve mücadelesini edebiyat çalışmalarının konusu yapar. Fahri Erdinç, toplumcu gerçekçi edebiyatın önemli temsilcilerinden biridir. Ama çeşitli nedenlerle gölgede kalması, biraz da unutulması söz konusudur. Okundukça görülecektir ki, yazdıkları Sabahattin Ali’den, Orhan Kemal’den aşağı değildir. Fahri Erdinç, Nazım Hikmet’in de yakın dostlarından biridir. Kalkın Nazım’a Gidelim kitabında söz konusu dostluğu görebiliriz.
Doğumunun 100. Yılı vesilesiyle Fahri Erdinç’in yeniden gündeme gelmesi ve hatırlanması sevindiricidir. Erdinç’i anmaya, değerlendirmeye yönelik etkinliklerin devam edeceğini umarız. Ayrıca onun hakkında dergilerde yer alabilecek dosyaların yanısıra bir kitap hazırlanması ve belki bir sempozyum yapılması da söz konusu olabilir.
Fahri Erdinç, “Kalkın Nazım’a Gidelim” demişti. 2017 yılında biz de “Kalkın Fahri Erdinç’e Gidelim”. Onun kitaplarını ziyaret edelim, dizeleri ve cümleleri arasında dolaşalım, mektuplarındaki gurbet kokusunu duyalım, vatan özlemini hissedelim… ve aynı zamanda toplumun ve insanlığın geleceğine yönelik umudunu ve özlemini de hissedelim ve paylaşalım. O, “kalkın Nazım’a gidelim” derken yalnızca çok sevdiği bir dost ziyaretini mi kastetmiştir? Yoksa, kalkın insanlığın özgür, mutlu yaşadığı, haksızlıkların eşitsizliklerin ortadan kaldırıldığı, insanın insanca yaşama olanağı bulabildiği, yeryüzünün insanlığın vatanı olduğu ve dolayısıyla kimsenin sürgün olmadığı ve vatansız kalmadığı bir dünyaya mı gidelim demek istemiştir? Bu ve benzer soruların cevapları, Fahri Erdinç’in eserlerinde bulunabilir diye düşünüyorum.
Atalım üstümüzden ölü toprağını, “Diriler Mezarlığı”na mahkum olmayalım. 2017’de Fahri Erdinç’in sesi bizi çağıracak.