Bizde daha çok bilim kurgu romanlarıyla okunan ve tanınan Ursula K. Le Guin’in hayatının son döneminde yazdığı şiirleri Şimdilik Her Şey Yolunda–Son Şiirler 2014-2018 adıyla yayımlandı. Gökçenur Ç.’nin şiir estetiği ve tadını okura hissettiren çevirisiyle dilimize aktarılan şiirler, bu önemli yazarın şair kimliğini de açıkça ortaya koyuyor. Bu kısa yazıda Le Guin’in şiirlerinde önemli gördüğüm bazı yönleri ele almak istiyorum.
Le Guin’in şiirinde insan, doğa ve mevsimler
Le Guin, şiirlerinde doğayı betimlerken/resimlerken, aslında insanı, insanın doğanın değişimleri içindeki halini, duygu ve düşüncelerini dile getirir. Dışsallık ve içsellik bir aradadır, ayrı değildir. Derin bir hissediş ve yoğun/dikkatli bir bakış kendini gösterir. Le Guin, insanın kendi benliğine yönelik bir kavrayışı ve dile getirme çabası içinde görünür. Onun “Dışgörü” şiiri, bu bağlamda cevabını arayan bazı temel soruların izini sürer. “Görünmezdir bir yarım/kendime,/içimdeki/her şeye bir örtüdür tenim./Gözlerim yıldızları görür de/göremez zihnimi./Düşündükçe daha da/yabancılaşırım kendime./İçgörü içimin yarı körü:/sınırlanmış dış görünüşlerle./Nerededir benin özü?/Neler var içimde/görülmemiş, söylenmemiş?”(s. 35) Le Guin, insana, yaşama ve dünyaya yönelik olarak söylenmemiş, görülmemiş olanları görmeye ve dile getirmeye yönelik yaklaşımıyla dikkat çeker. Onun insana ve hayata yönelik bakış açısı, gözlem gücü ve gözden kaçırılan ayrıntılara odaklanan ilgisi, şiirinin kuruluşunda belirleyici bir rol oynamaktadır.
Şairin yüreği ve gözleri, çoğunun görmediğini hisseder ve görür. Bu bağlamda Le Guin’in dünyaya, doğaya ve yaşama bakışında incelikli bir yönelim belirgindir. Özellikle ihmal edileni, göz ardı edileni ve dile getirmeye değer görülmeyeni kelimeler alanına çağıran ve kucaklayan bir tavrı vardır. (fare şiiri örneği). Yağmura seslenişi, aslında insanadır, insanın arınmasına duyulan bir özlemin dile gelişidir.(s. 26)
Yaşadığı coğrafyanın izleri onun şiirinde önemli bir yer tutar. Mckoy deresi vb. Le Guin şiirinde, coğrafyanın yerelliği bağlamında insanın evrensel ruh hallerini ve deneyimlerini işler. “McCoy Deresi: Rüzgar” şiirinde şöyle der: “Davullar çalıyor kulaklarımda/rüzgar, sandalyeleri deviriyor,/üfleyip söndürüyor, buraya vardığımız/burada kaldığımız yılların ateşini.”(s.18) Bu dizelerde de görüldüğü gibi, Le Guin şiirinde, bir yaşama yorumu dikkat çeker. Yaşanan andan geçmişe yönelik kapsayıcı, geniş bir bakış ve yaklaşım belirgindir.
Guin, anın tekilliğini geçmişin izleriyle birlikte dile getirir. Onun şiiri, insanın şimdi ve burada olmaklığı içinde ama geçmişten taşıdığını ve geleceğe yönelimini de içeren bir biçimde kendini gösterir. Kişinin andaki/şimdideki bakışı/hissedişleri ve bunların ifadesi, onun geçmişini de içerir. Le Guin’in şiirinde zaman duygusu kendini yoğun biçimde hissettirir. Belki de bir şairin geç döneminin ürünleri olan şiirler, ömrün geçliği/sonları nedeniyle bellekte kalan izlerin de sesini duyurur.
“ne varsa eylül” diyen Le Guin’in şiirinde doğanın da önemli bir yeri vardır. Özellikle mevsimler ve mevsimler arasındaki geçişler, değişim süreçleri onun şiirinde belirgin biçimde yer alır. “Bir Zamanlar” şiirinde, belki de yaşlılığın getirdiği bir bilgelikle konuşur: “Mevsimlerin bilgesiyim artık. Değişmeden biliyorum/Değişmeden biliyorum/değişeceğini ışığın, izliyorum gün dönümünü, gün tün/eşitliğini,/huzur buluyorum bu büyük düzende. Kocadım./Yine de neşeleniyorum ansızın nehirden/yükseldiğinde sessizce sis, sabah ışıltısı/karıştığında hiç yaratılmamış şeylerin arasına.”(s. 41)
Sık sık toprağa ilişkin vurgular da dikkat çeker. “Dön Toprağa” şiirinde, yağmurlarla toprağa dökülmekten, yaprakların uçlarına çıkmaktan söz eder. “Ey ruh, anlat bedenin/yaklaşan serüvenlerini, seni/bir arada tutan maddenin hareketlerini.” diye başlayan şiirin son dizeleri şöyledir: “Oradan oraya sürüklen güneşin altında/kutsal polenlerle birlikte sen de dökül bereketle./Toprak dediğin/hayattı eskiden, canlıydı, kutsaldır.”(s. 23) “Adaya Kapanmış” şiirinde de toprağın birleştiriciliğinden söz eder. “Sokaklarda sessizlik ve kar./İliğime işliyor kış./Herkes yalnız, herkes uykuda/susku dolu evlerde./Benlik kuşatılmış düşler ve düşüncelerle/ruh ıssız bir ada, anımsamıyor/derinde, en derinde, denizin de dibinde/topraktır birleştirir bizi.”(s. 53)
Le Guin’in şiirinde varoluş ve ölüm
Kitabın “Gece Yolculuğu” adlı bölümündeki “Uyku” şiirinde, insanın başına gelen bazı şeylerle uyku hali arasında benzerlik kuran Le Guin’in şiirlerinde zaman duygusunun ağırlığı kendini hissettirir. Belki şiirin yazılma vakitleri olduğu gibi okuma vakitlerinden de söz edilebilir. Onun bazı şiirleri uyku ile uyanıklık arasındaki halden, rüyaların hatırlanması ile unutulması arasındaki eşiklerden söz eder. İki hal veya durum arasındaki gitgellerden beslenen şiirlerden biri olan “İzler” şiirinde şöyle der: “Gariptir rüyaların ilerleyişi/aklın peşinden bir gece yürüyüşüne çıkmış gibi./…/Uyanır uyanmaz bütün bağlar kopuyor ama”(s. 60) Belki de şiir, uyku ile uyanıklık ve rüya ile gerçeklik arasındaki bağı kurmaya, sürdürmeye çalışan bir etkinlik ve çabadır. Rüyaların anlamı ve yorumu, şiirde dile gelir. “İnsanlar” şiirinde, belki de yalnızca bireyin kendisinin anlayabileceği bir yaşama hali ile karşılaşırız. “Yaşayan kimsenin bilmediği/dağları aşarak/uzak diyarlardan gelip/rüyama giriyor bazı insanlar./Usulca konuşan,/sis ve kızıl ağaç kabuğu/kokan o ihtiyarlar/Benden çok şey biliyorlar./Sanırım evden geliyorlar.”(s. 61)
Belleğinin “deniz köpüğü gibi gelip geçici” olduğunu söyleyen Le Guin, “Denizden Esen” şiirinde şöyle der: “rüyalar, anılar, her şey/önemini kaybediyor/benini yitiren benlik/aynı akıntıda sürükleniyor.”(s. 62)
Le Guin’in şiiri materyalist bir şiir olmakla birlikte metafizik boyutları da içerir. Evrene, sonsuzluğa yönelik bir bakışı söz konusudur. Özellikle “Labirentin İçinde Yürümek”, “Arzu ve Korku”, “Kavga” gibi şiirlerinde ölüme yaklaşmanın duygusuyla birlikte insanın bu dünyadaki varoluşunun anlamı da dile getirilir. Dünyaya gelme ile gitme konusunda Le Guin’in “kapı” metaforunu işlediğini görürüz. “kurtulacak mıyım vardığımda kapıya?” diye soran şair, çıkışı da girişi de bir sır olan labirentin içinde dolaşmaktan söz eder.(s.89)
İhtiyarlığın sınır boylarında dolaşan Le Guin
“İhtiyarlığın sınır boylarında” yaşarken, “ölüme hazır olmak benim arzum” diyen Le Guin’in 2014-2018 yıllarında yazılmış şiirlerde yaşlılığın yansımalarını açıkça görebiliriz. “hatıralar hakkımdan geldi benim” diyen Le Guin, yoğun biçimde ölümden söz etmese de, bazı şiirlerinde/dizelerinde yaklaştığı hissedilen ölümün gölgesini fark edebiliriz. “Yaşlanmak Hakkında Bir Kuram” şiirinde, hem bütün bir hayatın hem de ölümün birlikte ele alındığını görebiliriz: “Hayat uzadıkça/yıllar kısalıyor/ama ağırlaşıyor./Bu gidişle sonunda/bütün yılları yutarak/kendi içine çöken/sayısız ve ağırlıksız,/bir kara deliğe dönüşecek.”(s. 82)
Le Guin’in şiirinde geçmişin ve anıların da önemli bir yeri olduğu saptanabilir. “Berkeley, Aralık 1941” adlı şiirinde bazı hatırlamalardan söz edilir. “Hayal et! o evin batıya ve güneye bakan uzun, aydınlık/pencerelerindeki opak kahverengi kumaştan,/çerçevelere tam oturan, ışık geçirmez perdeleri!/../Şimdi hatırlıyorum ışık geçirmez/perdeleri yıllar sonra açtığımızı, uzun/uzun şehrin parlak ışıklarına baktığımızı,/baktığımızı yeni doğan huzur dolu yıldızlara.”(s. 42) Savaş yıllarından izler taşıyan bu şiirde karşılaştığımız yıldız imgesi, Le Guin’in başka şiirlerinde de yer alır. “İkinci Tepede” şiirinde şöyle der: “Bir çocuğun akşam yıldızını seyrettiği/bu yaban, ıssız tepede.”(s. 24)
Le Guin yalnızca yaşadığı coğrafyadan değil, görmek istediği başka yerlerden de söz eder. “Ne gerek var şimdi Como’ya/hiç gitmediğin hep düşlediğin Sicilya’ya,/bir kerecik daha bakmaya Hebride adalarına/ama dalmadan rüyaya,” dizeleriyle başlayan “Hadi Gidelim” şiirindeki, “yeni doğmuş bebek gibi/acemisiyim faniliğin” dizeleri, yaşlılık/olgunluk dönemindeki bir şairin, her sabah yeniden dünyaya açılmasının, kendi varoluşunu yorumlamasının ifadesidir.
“Güzel Sanatlar” şiirinde hem sorular hem de cevaplar yer alır: “Hangisi daha keskindir yargılarken güzelliği/Göz mü, kalp mi, akıl mı, penis mi?/Kösnü en körüdür, kalp en kibarı,/Görü en güçlüsü, sanı en yanılanı.”(s. 32)
Le Guin’in şiiri, bizi dünyayla buluşturan, insanlarla olduğu kadar kendi hayatımızla da yüzleşmeye yönelten, varoluşumuzun anlamını yeniden düşünmeye kışkırtan ve yaşamaya çağıran bir şiirdir. Onun şiirinde insanın sorunları ve çeşitli halleriyle birlikte, farelerin, kedilerin ve başka canlıların da dile getirilmesi, doğaya yönelik poetik bir kucaklamanın ve kavrayışın göstergesidir. İnsanı yalnızca insanla anlamanın ve dile getirmenin mümkün olamayacağın işaretleri Le Guin’in şiirlerinde fazlasıyla karşımıza çıkmaktadır.
………………..
Şimdilik Her Şey Yolunda–Son Şiirler 2014-2018, Ursula K. Le Guin, çeviri: Gökçenur Ç., 104 syf., Metis Yayınları, 2019.
Kaynak: İnsancıl Dergisi, Sayı: 356 Mart 2020.