Bırakın gece dışarı çıkmayı, sokakta yürümeye bile hasret kaldığımız bu günlerde yayınlanan Meri Çevik Simyonidis’in Unutulmaz Hayatların Reçeteleri kitabı sizi İstanbul’un lezzet duraklarında bir yolculuğa çıkarıyor. Böyle söyleyince Zomato’nun hallicesi gibi anlaşılsa da emin olun kesinlikle öyle değil…
Unutulmaz Hayatların Reçeteleri Meri Çevik Simyonidis’in İstanbul Tadım Tuzum Hayat’ımla başladığı yolculuğun -şimdilik- son durağı. İstanbul’un yemek kültürünü oluşturmuş lokanta, pastane, meyhane, tavernaların en önemlilerinin hem hikâyeleri hem de ustalarından en meşhur tarifleri kitapta yer alıyor. Tarifleri veren ustaların Simyonidis’e güvenleri ve sevgileri kitabın satır aralarında görülebiliyor. Kitabın böyle bir zenginliği bir araya getirebilmesinin altında yatan temel neden bu olsa gerek.
Unutulmaz Hayatların Reçetelerinin sayfalarında bir yandan İstanbul yolculuğu yapıp, öte yandan tariflerden tarif beğenmek garanti. Önce en sevdiğiniz tatlıların, mezelerin tariflerini görünce seviniyorsunuz, sonra tarif bolluğunda damak tadınıza göre seçim yapmaya başlıyorsunuz.
Ustaların ve şeflerin her birinin kendine özgü sırları olsa da neredeyse her söyleşide titizlik ve temizlik, malzemede özen, çalışma disiplini dile getiriliyor. Adı bu şehrin tarihine yazılmış bu mekanların nasıl yaratıldığı anlaşılıyor: Yağın, tüpün, şekerin karaborsa olduğu, parasıyla bile bulunmadığı zamanlarda bile malzemenin en iyisine ulaşmak için girişilen çabalar, sadece görüntüsü beğenilmediği için müşteriye çıkarılmayan ürünler, babasının fabrikasında tepsi yıkayarak işe başlayanlar…
Kitapta bir ustanın defterinden inci gibi el yazısıyla tarifler de çıkıyor karşımıza; Madam Afroditi’yi görmüş, fava, humus tarifini ondan dinlemiş gibi oluyoruz.
Şimdilerde ancak 1500 Rum yaşıyor İstanbul’da. Bu kitap İstanbul’un yemek kültürünün asıl olarak Rum eliyle şekillendiğini gösteriyor bize. Bugün Türkler tarafından işletmesi sürdürülen birçok mekânın ilk işletmecisinin, ustasının Rumlar olduğunu öğreniyoruz. İstanbul böyle de Atina farklı mı ki? İstanbul’dan başlayan bu yolculuk Yunanistan’a uzanıyor. Buradan gitmek zorunda kalanların oranın yemek kültürünü nasıl zenginleştirdiğini öğreniyoruz.
Mezeleri, meyhaneleri kadar eğlence hayatı da önem taşıyor. Liz Taverna’dan Fedon’a, Neşe Taverna’ya, Tavernalar Kralı Yorgo Vaporidis’e İstanbul’daki eğlence mekanları ve Rum müzisyenlerin hikayeleri de yer alıyor kitapta.
Meri Çevik Simyonidis’in bu çalışma için oldukça mesai harcadığı anlaşılıyor. Sadece 75 -eğer yanlış saymadıysam- ayrı söyleşi için telefon etmek bile başlı başına bir iş… Üstelik bunca ismi bir daha kimsenin bir araya getirmesi de zaten mümkün değil. Kitabı okurken bu kadar yoğun emek harcanmış bir çalışma biraz daha farklı tasarlanıp kurgulanabilir miydi diye düşünmeden edemiyorum. Belki yayınevinin bu yönde bir çalışma daha yapmasına vesile olurum.
Meri Çevik Simyonidis hakkında
5 Haziran 1972’de İstanbul’da doğdu. Selanik Aristoteles Üniversitesi Felsefe ve Pedagoji Bölümünden mezun oldu. İstanbul Yunanistan Başkonsolosluğu’nda 25 sene memur olarak görev yaptı. Ailesiyle birlikte İstanbul’da yaşamaya devam etti ve 2013 yılında Bebek’te Mezedaki adını verdiği restoranı açtı. Ardından Cantina by Mezedaki ve Mezedaki-Online’ı da kurarak daha fazla lezzet severe ulaştı.
Yazarın, Yunanca olarak yayımlanan To Proto Skalopati – Birinci Basamak (Ekdotiki Athinon, 2000) adlı bir şiir kitabı, İstanbul’um Tadım Tuzum Hayatım (İnkılâp, 2012) adlı bir anı kitabı, Dünya Kitap 2015 Yılı Gastronomi Dalında En İyi Kitap Ödülü’ne layık görülen Bir Varmış Bir Yokmuş (İstos, 2015) adlı bir yemek kitabı ve Tadı Damağımda Kaldı/Dünden Bugüne İstanbul Lezzetleri (İnkılâp, 2016) ile İstanbul Kokulu Mutfaklar (Sola, 2018) adlı yemek kitapları bulunmaktadır.
Ayrıca yazar 2020 Şubat ayından beri Haliç Üniversitesi Aşçılık ve Gastronomi Bölümünde Öğretim Üyesi olarak ders vermektedir.