Korovirüs salgınının başlangıcında Norveç hükümeti, işçilerden kurtulmalarını kolaylaştırarak iş çevrelerine yardım edeceğini açıkladı. Ama sendikalar ve sol partiler bu önlemlerin “kaçınılmaz” olduğu iddialarına sert bir şekilde karşı çıktılar ve sadece işverenlere değil, çalışanlara da hizmet edecek bir kurtarma paketi elde ettiler.
Avrupa’nın çoğu gibi Norveç de korovirüs salgınından ciddi zarar gördü. Hükümet, haftalarca ayak sürüdükten sonra 13 Mart’ta harekete geçti ve komşusu Danimarka’nın ardından okulları, kreşleri ve sonrasında da sınırı kapattı. Hemşireler, taşımacılık işçileri, temizlikçiler ve marketlerde çalışanlar gibi “toplumda kritik işleve” sahip ve hâlâ çalışabilecek olanların ve çocukları için bakım hizmeti verileceklerin listesini yaptı. Kamu sektörünün kalanı evlerine gönderildi ve özel sektör de buna ayak uydurmaya teşvik edildi.
Bu durum karşısında çoğu Norveç’li, ya fazladan bir tatilin tadını çıkarmak için ya da kendilerini izole etmek için iyi bir yer olduğunu düşündükleri için tatil kulübelerine çekildiler. Ama bu kulübeler genellikle sınırlı kaynaklara sahip belediyelerde yerleşikler ve belediye başkanları yeni gelenleri kovalamak için asker talebinde bulunmaya başladılar. Bu yeni tür “kulübe ateşi” ile karşı karşıya kalan hükümet, 15 Mart’ta böylesi yolculukları yasaklamak için yasa çıkardı ve 1.300 euro ceza getirdi.
Ancak tartışmalar, bir bütün olarak krizin bedelini ödeyecek sorusuna kadar genişledi. İktidardaki sağ koalisyon 10 Mart’ta, kapatmadan zarar gören işletmelere yardımcı olmaya odaklanmış bir dizi önlem önerisi getirdi. Patronların, çalışanları daha kolay, daha hızlı ve daha ucuza “izne çıkartabileceğini” vaat ettiler. Normalde bir işletme ancak mevsimsel çalışma biçimi nedeniyle ve on beş günlük ücretlerini tam ödemek koşuluyla çalışanlarını zorunlu izne çıkartabilir. Bunun ardından sosyal güvenlik de son ücretlerinin yüzde 62,4’ünü öder. Hükümetin önerisi bu tam ödeme dönemini on beş günden ikiye düşürmek oldu. Bu durumda, Norveç’e göre düşük bir ücret olan 2.500 euro alan bir kişi 1,5 eurodan biraz fazlayla yetinmek zorunda kalacak.
Ancak Sağ koalisyon bir azınlık hükümeti olduğu ve sol partiler, sendikalar ve Norveç’in her yerinden insanlar da protesto ettiği için bu planlar gerçekleşmedi. Sosyalist Sol Parti (SV) ekonomi sözcüsü Kari Elisabeth Kaski “Bu sadece zenginlere bir hediye” diye yakındı. Sosyalist parti olan Rødt’un lideri Bjørnar Moxnes, hükümeti, faturayı işçilere kesmekle suçlarken sendika konfederasyonu LO lideri Hans-Christian Gabrielsen de öneriyi adaletsiz ve kabul edilemez diye tanımladı.
Sol, dikkate bile alınmadan bu tür şikayetleri muhalefetten yapmaya alışkın. Ama bu defa işler farklı. Krizin bütün bu önlemleri zorunlu kıldığını söyleyip “milli birlik” çağrısında bulunan hükümet, işletme sahiplerine ve bankalara, vergi kesintileri ve işçileri daha kolay izne çıkarma prosedürleri ile yardım etmeyi amaçladı ancak bu defa olmadı. Ve bugün Sol, koronavirüsün toplumsal etkileriyle mücadele eden acil önlemlerin alınmasını sağlamayı başarıyor.
Bölünmüş Hükümet
Bu dönüş, kısmen hükümetin kendi güçsüzlüğü yüzünden oldu. Üç sağ partiden oluşan bu hükümet, IŞİD’le ilişkili Norveç vatandaşlarının Suriye’deki mülteci kamplarından dönüşü üzerine yaşanan bir anlaşmazlık nedeniyle aşırı sağcı İlerleme Partisi’nin (FRP)Sonbahar’da ayrıldımasından beri azınlıkta. Aslında FRP’nin gerçek niyeti, popüler olmayan harcama kesintileri ve merkezileşme nedeniyle çok sayıda seçmen kaybeden bir parti olarak, önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimlerden önce muhalefette olmak. Bu, sol partilerin anketlerde iyi sonuç almalarıyla birleşince muhalefet partilerinin Cuma günü hükümetin blöfünü görmesine imkân çıktı.
Ama hükümetin kaybetmesini sağlama alan Norveç sendikal hareketinin ve demokratik örgütlü yapılarının gücüydü. Kısa zamanda, bankalar ve patronlar hükümet tarafından kurtarılırken sendika üyelerinin gelirlerinin büyük kısmını kaybetmeyi kabul etmeyeceği anlaşıldı. LO sendikasının şube başkanları havayı anladılar ve bir sonraki sendika kongresinde tekrar seçilme şanslarının olabilmesi için hükümetin önerilerine sert bir şekilde karşı çıkmaları gerektiğini fark ettiler.
Bu da LO ve İşçi Partisi’ne, sağ koalisyonun planına karşı sert tavır almaktan başka bir seçenek bırakmadı. Hükümet, ya kamuoyu karşısında kaybedeceği kesin tam bir sınıf çatışmasına girmeye ya da sendika taleplerine taviz vermeye karar vermek zorunda kaldı. Bir kriz anında “birlik” içinde hareket etmek hepimize yeterince mantıklı gelebilir ama bu olayda, Sol partiler işçi haklarına yönelik bu saldırıların gereksiz ne de kaçınılabilir olduğundan geri adım atmadılar ve hükümet geri çekilmeye zorlandı.
Hafta sonu boyunca parlamentodaki dokuz parti arasında tartışmalar yaşandı ve Pazartesi sabahı yeni ve daha toplumsal bir dizi önlem sunuldu. Bu önlemler, kesinlikle devletin daha proaktif bir rol oynayacağını gösteriyor. İzne çıkarılan işçiler artık yirmi gün için tam ödeme alacak ancak işverenler bunun sadece ilk iki gününü karşılarken kalanı devlet tarafından karşılanacak. Bu dönemden sonra izindeki bir işçi son ücretinin, en fazla 26.000 euroya dek, yüzde 80’ini ve bunun üzerindeki kalan kısmın yüzde 62,4’ünü alacak.
Diğer bir deyişle, bir işçi süresiz olarak eve gönderileceğinden endişe duymaya devam edecek olsa da hükümetin ilk başta önerdiğinden veya krizden önce tahmin ettiğinden daha az zarar görecek. Bu tür ödemeleri alma hakkı, önceki öneriye göre, daha düşük ücretl alanlara da tanındı ve yılda 6.500 eurodan fazla kazanan herkese kadar genişletildi. İlk defa sosyal güvenliğe dahil olacak yarı zamanlı ve kötü sözleşmeli çalışanlar için bu çok önemli bir şey. Bu önlemler geçici ve halihazırda işten çıkarılmış veya zaten işsiz olanlar için değil, sadece izindekiler için getirildi ancak Rødt ve İşçi Partisi, bu taslağın Perşembe günü geçirilmeden önce değiştirilmesini ve bu hakların herkes için eşit olmasını talep ettiler.
Elbette, işçilerin artık gelmemelerinin söylenmesi dışında da sorunları var. Çoğu zaman hasta çocuklar için kullanılmakla birlikte, aile bireylerine bakmak için ücretli izinden sayılan bakım günleri ondan yirmiye çıkarıldı. Bu önlemler, Norveç’in yüksek derecede örgütlü emek piyasasıyla bağlantısı zayıf olanlara da uygulanacak kadar genişletildi. İşleri bir günde yok olan serbest çalışanlar, kendi işlerine sahip olanlar, kültür işçileri ve diğerleri, son üç yıllık kazançlarının ortalamasının yüzde 80’ine denk gelen ve üstü limiti 52.000 euro olan bir sosyal güvenlik yardımı alacaklar. Ödeme, herhangi bir gelir elde etmeden geçen on yedi günden sonra başlayacak.
Bu önlemler çoğunlukla iyi karşılandı ve hükümette açtığı yaraya rağmen koalisyon partileri şu anda bütünlükleriyle övünüyorlar. Ancak, serbest çalışanlara yönelik yardım koşullarından (örneğin, yardım alıyorsanız hiç çalışmanıza izin verilip verilmeyeceğinden), kurtarılan işletmelere ve bankalara uygulanan koşullar gibi daha ileri boyuttaki ideolojik savaşlara kadar pek çok şey belirsizliğini koruyor. Sol partiler, devlet yardımı alan işletme ve banka hissedarlarına temettü ödenmemesi için zorlarken sağ partiler, sermayenin “öz düzenleme” yapabileceğinde ısrar ediyor. İşçi Partisi, daha sola çekildiğini gösterir biçimde sol partilerin yasaklama talebine katıldı. Birkaç yıl önce olsaydı muhtemelen onlar da piyasanın karları ve ikramiyeleri düzenleyebileceğini iddia ederlerdi.
Norveç’te son birkaç günde, bu nedenle Sol için gelecek vaat eden işaretler ortaya çıktı. İlk olarak, hükümetin kriz planını oylamada reddedecek ve çok daha iyisini kabul ettirecek kadar güçlü olduğunu gösterdi. İkinci olarak, refah politikalarının, “halkçı” etiketini tamamen yitirmek istemeyen aşırı sağa bile desteklemek zorunda hissettirecek kadar popüler olduğunu gördük.
İnsanların izindeyken faturalarını nasıl ödeyeceğini düşünmesi ve bir gecede gelirlerini yitirenlerin yardım talep etmeleri normal. Merkez sol Çiftçi Partisi (Senterpartiet) lideri Trygve Slagsvold Vedum’um dediği gibi bu paket “çok pahalı ama alternatifi daha da pahalı”. 5 milyonluk bir ülkedeki 950.000 üyeli sendika konfederasyonu gibi güçlü sol kurumlarla, bu ortak akıl, taleplerini destekleyen birçok güce sahip.
Bu zamana dek önlemler “izindeki” insanlara yardım etmek için alındı, tamamen işten çıkarmalar üzerine daha az tartışma yaşandı. İşletmeler işlerin nasıl gideceğini bekleyerek işçilerini beklemeye almayı tercih ettiler. Yine de işten çıkarmalar başlayacak ve sendikalar, tam zamanlı çalışanların işten çıkarılıp yerlerine yarı zamanlı ve geçici çalışanların alındığı mali kriz zamanındaki gibi bir saldırıya hazırlıklılar bile.
Hâlâ yapılacak şeyler var ve sağ hâlâ iktidarda. Ama bu hafta sonu, kriz zamanında dahi, en zayıfları korurken herkesin dayanıklılığı arttırmak için önlemlerin kendilerini “ortak akıl” olarak ortaya koyabileceğini gösterdi.
Çeviren: Kontra Salvo
Kaynak: Jacobin