1
Çok az kırdım, çoğu kez kırıldım; ama sevdiklerimi kaybetmedim hiç, sadece gelince zamanı vazgeçmesini bildim. Gidenler gitmeyi, gelen/ler de kalmayı hak etmiştir.
Nedense bazıları sevgiyi sahiplenmek sanıyor, salyangozum deseniz eviniz olan kabuğunuz için ‘o benim işte’ diyor. Bir asalak gibi düşmüyor yakanızdan. İyi bilirim, böylesi birini kendimden uzaklaştırana kadar çok çekmiştim. Demiştim ki bir defasında ‘Sen şimdi yazdığım şiirleri kendi üstüne alınıyorsun değil mi? Sana uyaklı dizeler değil, maniler bile fazla aslında. Satır aralarındaki boşluklarda oyala kendini e mi?
2
Günümüzde hayat dediğimiz armağan birçok bubi tuzağı ve kötülükle efsunlanmış, gizlenmiş özge bir yol, üstesinden gelebilmek için de en kötülerine hazır olmak gerekir, bunun için de çok ama çok bilinçli olmak…
Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun ‘Sevinsin’ şiirini bilirsiniz. Anlamı okuduğunuzdaki duygunuza, durumunuza göre değişir. Birçok sebeple sevinsin dediğiniz/dedikleriniz için inceden bir sitem de içerir. Hüzün duygusuyla acıdan kıvrandığınız seveninizi dolaylı yoldan kendinizden, durumunuzdan haberdar etmeyi de anlatır bu şiir.
Gülten Akın gibi kimsenin vakti yok oturup ince şeylerin hesabını yapmaya da diyebilirsiniz.
Ama ben dayatılan hayatın sonucu olan duyarsızlığa karşı bir kez daha artık anlasınlar anlamında ‘sevinsin’ demek için anımsatıyorum bu şiiri…
Aldık nasibimizi hüzünden
İşte geldik gidiyoruz sevinsin.
Halbuki ne güzel başlamıştı hikâye
Şerbet gibi bir gök üstümüzde.
Ve bütün lezzetleriyle toprak
özümüzde nur, dizimizde takat
On parmağımızda on hüner vardı
Biz onun sevgili kulları.
Dünyasını abad eyledik
Bir can verdi bize bin alır
Gideriz gözümüz arkada kalır
Sevinsin.
Açın kapıları açın
Gidin haber verin meleklere
Can çekişip durmasın beyhude yere
Elbet bir tutam ot biter üstümüzde
Mezara göre ayağını uzatır ölülerimiz.
3
Kitap okumayan, kitap okuyup-okumayanları, dost olmayan da dostluğu, insanlıktan nasiplenmemiş zevat da insanlığı sorguluyor, inanın şaşırmamak elde değil. Can Yücel gibi sesleneyim bu şarlatanlara ‘ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.’ Çünkü okumak konusunda sorular sormaya başlarsam -ki varsa eğer- insanlığından utanır mı bunlar bil(e)miyorum. Bildiğim şu; iddialı oldukları konularda onları misliyle aşanların olduğu…
Çok defa yazdım/dı bir daha yazayım bıraktım haftada iki kitabı birkaç ayda bir kitap okuyan insanlardan olsaydık gerçekten bu ülke böyle mi olurdu?
Can Yücel deyince anımsadım: Ona sormuşlar; neden hep babanıza şiir yazıyorsunuz? Üstat vermiş cevabını; anneme olan sevgimi yazacak kadar şair değilim.
Çoğumuzun annelerimize ve de sevgililerimize verdiğimiz sevgi çok daha derin ve de onlar için acılardan, acıtmalardan vazgeçeceğimiz kadar büyük olsaydı; bugün dünya cehennemimiz olmazdı belki de. Ciğerim yanıyor olmasaydı, olmasaydı dünyamız böyle.
4
Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor da kimse kendini değiştirmeyi düşünmüyor, der Tolstoy. Çünkü aslolan bireyin değişimidir. Bireyler değiştikçe dünyayı daha yaşanır hâle getirmek için anlayışlı, örgütlü ve istekli olmaları çok daha kolay olur; o zaman erkler korkar ve belki de kendilerine çekidüzen verirler. Olmazsa bu tıpkı o devasa romanında da dediği Bütün mutluluklar birbirine benzer, oysa her mutsuzluğun kendine özgü bir hikâyesi vardır… sözüne uygun olur.
Dünyanın çağdaş ülkeleri mutlu evliliklere, mutsuz olanları da kendine özgü gerçekliklerine benzer. Bence bütün mesele düşünebilmekte ve gerçekliklere taraf olabilmekte…