Birçoğumuz Grup Yorum’un Güleycan adlı parçasını biliriz ve de severek dinleriz. Dev-Genç Marşı’nı, Selam Olsun’u da bilir ve dinler. İşte bunlar, Baki Altın’ın şiirlerinden bestelenmiştir.
Baki Altın, 1956’da Kırıkkale’nin Keskin ilçesinin Köprü kasabasında doğmuş. İlk ve ortaokuldan sonra, Endüstri Meslek Lisesine Kırıkkale’de başlayıp Ankara’da bitirmiş. 1975/76 döneminde İstanbul Yüksek Teknik Öğretmen Okulunun ilk öğrencilerinden olmuş. 1975 sonrası Devrimci Gençlik (Dev-Genç) saflarına katılmış. 12 Eylül sonrasındaysa Devrimci Sol Davası’ndan yargılanmış ve idam cezasına mahkûm edilmiş. Çeşitli cezaevlerinde toplam 14 yıl yattıktan sonra 1993’te kavuşmuş özgürlüğüne.
Baki Altın, cezaevlerinde sadece örgütsel faaliyetlerde bulunmamış, edebiyatla, özellikle de şiirle ilgilenmiş. Yazdığı mektup, makale ve dilekçelerden dolayı da ceza almış. Yine de yılmamış. 1980’lerin ortalarından itibaren tekrar yayın hayatına başlayan siyasi ve sanat-kültür dergilerinde, adsız, adlı yazı ve şiir yayımlatmış. Darağacında Yapılan Siyaset: İdam ve Türkiye Solunda Gorbaçov Erozyonu ve Sosyalist Tavır adlı kitapları siyasal düşüncelerinin toplamı…
Kasım 2021 tarihli Susarak Konuşanlar, Kızıldere’den Gelir Fırtına Kuşları ile Gerildi Dört Kızıl Ok adlı üç şiir kitabı Dahi Yayıncılıktan (İstanbul) çıktı Altın’ın. Şiirlerin En Kısa Öyküsü ve Teşekkür başlıklı üç sayfalık yazı üç kitapta da var. Burada Altın, özetle şiirlerinin neredeyse tamamını baskınlardan ve aramalardan korumak için özenle kamufle ettiği bir yapma defterde topladığını, bazen de aynı şiirini el yazısıyla çoğaltıp arkadaşlarına saklamaları için verdiğini söylüyor. Operasyonlarda en azından biri kurtulabilsin diye… Yapma defteri güç bela kurtardıklarını ve kırk yılı aşkın süre önce çeşitli siyasi baskı ve sonuçlardan kotardığı şiirlerini görünür yapmayı seçtiğini, şiirlerinin kitaplaşmasına aracı olanlara teşekkürlerini de ekliyor açıklamasına…
Cezaevinde kültürel çalışma da yapıyorlar. Öykü, şiir, beste, oyun metni, karikatür, halk oyunları vb gibi. Oluşturdukları kültür komitesinde her biri kendi yeteneğini koyuyor ortaya. Şiirlerden ham besteler oluşturup teybe kaydediyor ve görüşe gelenlerle bir biçimde Grup Yorum’a ulaştırıyorlar. Grup da bunları müzik disiplini içinde yeniden işleyip son hâlini vererek albümlere koyuyor… Güleycan’ın 1986’da Grup Yorum tarafından düzenlenip bestelenmesinden önceki hâli, Kızıldere’den Gelir Fırtına Kuşları adlı kitabın 59/60. sayfasında var. Bestelenmiş hâli de 61’de… Yine aynı kitapta olan ve Grup Yorum tarafından Selam Olsun adıyla bestelenen Marşlar şiiri, o zor ve baskılı koşullarda 4 versiyon olarak yazılıyor. Kitapta, Yorum’un tamam deyip bestelediği 4. Versiyonu da dâhil hepsi 78’den 84’e kadar olan sayfalarda var. Dev-Genç Marşı da Gerildi Dört Kızıl Ok adlı kitabın 88. ve 89. sayfalarında taslak ve bestelenen şiir olarak yer almış.
Baki Altın’ın iki kitabında 1993’ten sonra yazdığı birkaç şiir var diğerleri on dört yılını geçirdiği cezaevlerinde, yine cezaevlerinde TTE (Tek Tip Elbise) karşıtı direnişlerde, içeride ve dışarıda yapılan çatışmalarda hayatlarını kaybedenlere dair duygularını dillendirdiği şiirlerdir. Örneğin Gerildi Dört Kızıl Ok’ta 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde katledilen 7 devrimci öğrenci, TTE’ye karşı başlatılan ölüm orucunda hayatını kaybeden yoldaşları Haydar Başbağ, Abdullah Meral, Hasan Telci ve TİKB’li Mehmet Fatih Öktülmüş ve yine kendi arkadaşları için ayrı ayrı yazdığı şiir ve marşlar yer alıyor. Susarak Konuşanlar’da, ölüm orucu direnişçisi Sevgi Erdoğan, (2001 yazılışı) 17 Nisan 1992’de dört eve eş zamanlı yapılan baskında aralarında Sinan Kukul ve Sabahat Karataş’ın da olduğu 11 Devrimci Sol’cu militan, 1. İntifada, 16 Mart 1988’deki Halepçe Katliamı, 1 Mayıs 1989’da katledilen genç işçi Mehmet Akif Dalcı için yazılmış şiirler var… Kızıldere’den Gelir Fırtına Kuşları’nda ise 1 Haziran 1971’de öldürülen Hüseyin Cevahir, 12 Temmuz 1991’de Ağar’ın ölüm mangalarıyla İstanbul ve Ankara’da katledilenler, şaibeli biçimde öldürülmüş yoldaşı Ahmet Karlangaç, 30 Mart 1972’de Mahir Çayan ve dokuz arkadaşının katledildiği Kızıldere Olayı için şiirler var.
Her kitabın sonunda da el yazmaları, fotoğraflar, şiirlere konu olan olay ve kişilerle ilgili afiş, çizim ve gazete kesiklerine de yer verilmiş. Kitaplar özenle, başlıklara yakışan kapaklarla hazırlanmış.
Baki Altın, onca yaşanmışlıklardan, yaşamışlıklarından ve tanıklıklardan içselleştirdiği şiirleri içerden duygularla yazmış. Şiirler sesçildir. Zaten eskiler, şiir yazdım demez/di, bu şiiri falan yerde, ortamda söyledim der. Şiir söylenen, dillendirilen duygular, düşüncelerdir aslında. Hiçbirini mırıldanmasına izin vermiyor. Çünkü yoğun duygularını akıcı biçimde aktarmak isterken kimiz zaman ama genellikle Enver Gökçe ile Hasan Hüseyin Korkmazgil’in hem sesini hem şiirsel biçemlerini ödünç almış. Kendi sesine, söylemine ait olanlar da var elbette ama daha az… Kırk yıl öncenin şiirlerinde kanıksadığımız şairlerin sesini, söylemini ödünç alması doğal bana göre. Bu belki de onun açısından zorunlu ve kaçınılmaz bir sonuçtu. Bu yüzden belli bir döneme şiirleriyle bakıp içselleştirdiklerini görünür yapmaya çalışan Altın’ın yazdıklarına kulak vermek gerekir. Çünkü belki de yaşanmışlıkların gerçek tarihi edebiyattadır, kim bilir.