Alvaro Brecher’ın senaryosunu yazıp yönettiği 12 Yıllık Gece – La Noche De 12 Anos adlı filmde anlatılanlara aslında Türkiye hiç de yabancı değil.
Arkasında Amerika’nın olduğu Kenan Evren cuntasının 12 Eylül’de yaptıklarını, Brecher’ın filminden çağrışımlarla düşündüğümüzde ilginç benzerliklerle karşılaşıyoruz. Hemen peşinden Fethullah’ın 15 Temmuz darbe girişimini de buna ekleyelim: Arka planda ABD, önde ülkenin yerel piyonları ve her defasında arada ezilip giden, hayatları sönen binlerce masum insan.
Diktatörlüğü yönetim biçimi olarak seçmiş baskıcı rejimlerin muhalefeti susturmak amacıyla kullandıkları yöntemler geçmişte olduğu gibi bugün de geçerliliğini eksiksiz sürdürüyor. İşkence, kullanılan yöntemlerin arasında en acımasız olanı. Fiziksel işkencenin yanı sıra ruhsal çöküntü yaratarak kişiyi yaşayan bir ölüye dönüştürme uygulamasına da Türkiye olarak yakın zamanda defalarca tanıklık ettik. Özellikle radikal dinci Fethullah’ın emrindeki hakim ve savcıların, Ergenekon ve Balyoz davalarında aldıkları kararlarla intihara sürükledikleri kişi sayısı hiç de azımsanmayacak düzeyde.
Faşizm kendisine karşı direnenlerin gücünü kırmak için her yolu deniyor, tıpkı 12 Yıllık Gece’de olduğu gibi.
Bu defa adres Uruguay’dır. 1973’te bir darbeyle ülkede yönetimi ele geçiren askeri diktanın ilk hedefi Tupamaros gerillalarıdır. 1963’lerde ülkenin büyük kentlerinde örgütlenen Tupamaroslar şekerkamışı işçilerinin güçlü olduğu sendikal yapıyı da arkalarına alarak, bankaların ve büyük şirketlerin kamulaştırılmasında öncülük ettiler. Ekonomik yapısı tümüyle Amerika’ya bağımlı olan Uruguay’daki bu değişim ve örgütün birbiri ardına gerçekleştirdiği diğer eylemler doğal olarak askeri darbenin kapısını araladı.
Film de tam bu aşamada başlıyor. Gerillalarının 3 önemli ismi cuntanın düzenlediği büyük bir operasyonla yakalanıyor: Eleuterio Fernandez Huidobro (Nato), Mauricio Rosencof (Ruso) ve Jose Mujica (Pepe)
Kuşkusuz işkence ne yazılı, ne de görsel olarak rahatlıkla anlatılabilecek bir olgu değil. Hangi sözcük, hangi görüntü kullanılırsa kullanılsın tanımlanması zor ve sonuçta hep bir yanı eksik kalacak tuhaf bir gerçeklik duygusundan söz ediyoruz. Çünkü burada asıl belirleyici olan işkenceye uğrayanın o süreçte hissettikleridir. Kurban belki de sonsuza kadar kanayan yarasını içinde saklayacaktır.
İşte böyle bir acının ilk başlangıç noktasında tanışırız Nato, Ruso ve Pepe’yle. 12 yıl boyunca işkencehanelerde zamandan, hayattan, ışıktan, umuttan ve insandan soyutlanmış bir biçimde oradan oraya sürüklenirler. Amaç onları ayakta duran, yaşarmış gibi görünen bir ölüye dönüştürmektir. İlk yakalandıklarında cunta subayının “Sizi öldürme fırsatımız varken öldürmeliydik. Şimdi çıldırmanız için ne gerekiyorsa yapacağız.” sözü aslında 12 yılın bir özet cümlesidir. Tutsakların hiçbiri çıldırmaz ama çökmemek, bitmemek, yıkılmamak için harcadıkları direnç insanın inandığı düşüncelere tutunarak yaşama çabasının ne anlama geldiğini gözler önüne serer.
Bu üç isim 12 yılın bitiminde özgürlüklerine kavuştuklarında, yani askeri cunta devrildikten sonra serbest kaldıklarında dünyanın yakından tanıdığı kişiler olarak sivrileceklerdir. Eleuterio Fernandez Huidobro, komünistlerin iktidarında hükümetin savunma bakanlığına kadar yükselir. Mauricio Rosencof edebiyat dünyasında bir yazar olarak tanınır.
Ya arkadaşlarının Pepe diye seslendikleri Jose Mujica?
Mujica’nın yıllar sonra Uruguay’da devlet başkanlığına kadar yükselişi 12 Yıllık Gece filminin en vurucu ayrıntılarından biri.
Tabii filmin akışı içinde bu üç ismin hayatlarının sonraki dönemlerinde nelerle karşılaşacaklarına ilişkin en ufak bir ipucu göremeyiz. Onlar Tupamaros’ların askeri cuntaya adeta kök söktüren en dişli militanlarıdır. Gerçi filmde Pepe’nin zaman zaman çıldırma noktasına yaklaştığını fark ederiz. Ona var gücüyle destek olan annesi her görüşme gününde oğlunun direncini yeniden canlandırmak için adeta savaş verir. Pepe kendini bırakma, ruhen teslim olma aşamasındadır. Annesi görüşme günlerinde onu silkeler, elinden kayıp gitmesine izin vermez.
İlk defa bir filmi izlerken bu kadar taraf durumunda hissettim kendimi.
Çünkü ben Jose Mujica’yla tanışma onuruna eriştim.
2015 yılında Ümit Kafancıoğlu adına düzenlenen öykü yarışmasında onun hayatından, mücadelesinden yola çıkarak yazdığım “Kuyrukluyıldızım Mujica” adlı öyküm ödül aldı. Edebiyat sürecimin en anlamlı ayrıntılarından biridir bu.
Peki niçin böyle bir öyküyü yazmaya karar verdim?
Bir gazetede sıradan hatta magazin boyutunda işlenmiş önemsiz bir haber olarak çıktı karşıma Jose Mujica. Uruguay’ın eski devlet başkanının hayatından kesitler sunan haberde onun Başkent Montevideo’nun dışında küçük bir çiftlik evinde eşiyle beraber yaşadığı, başkanlığı döneminde de orayı kullandığı, işe kendi külüstür Vosvos’uyla gidip geldiği, maaşının önemli bir bölümünü yoksullara dağıttığı anlatılıyordu. Haberde başkan Mujica’nın bahçede ipe çamaşır sererken, bir bacağı sakat köpeğiyle ilgilenirken, arabasıyla işe giderken çekilmiş fotoğrafları da vardı. Çok etkilenmiştim. Biraz daha araştırdığımdaysa ortaya öyle bir karakter yapısı çıkmıştı ki bunu sözcüklere dökmezsem olmazdı.
Kuyrukluyıldızım Mujica benim en sevdiğim öykülerimdendir.
Ödülü aldıktan aylar sonra hiç beklemediğim başka bir gelişme oldu. Jose Mujica ve eşi bir etkinlik çerçevesinde davetli olarak Türkiye’ye geldiler. Hayran olduğum ve öyküsünü yazdığım adamla tanıştım. İşin bu kısmı tamamen Ümit Kaftancıoğlu ailesinden Canan Kaftancıoğlu’nun bana hediyesidir. O etkinlikte görüşmemizi sağlayan, yazdığım öyküyü İngilizceye tercüme ettirip Mujica’ya iletme fırsatını yazarına sunan kişi.
Şimdi 12 Yıllık Gece filmini izledikten sonra bütün taşlar yerine oturdu. Kuyrukluyıldızım Mujica’daki karakter, İstanbul’da tanıştığım güler yüzlü, sakin, bilge adam; Uruguay’ın eski devlet başkanı ve yönetmenliğini Alvaro Brecher’ın yaptığı filmde ağır işkencelerden geçen Pepe isimli Tupamaros gerillası tek bir hayalin içinde eridiler, eridiler.
Sonunda geriye bu yazı kaldı işte.
Başrollerini Antonio De La Torre, Chino Darín, Alfonso Tort, Soledad Villamil ve Silvia Pérez Cruz’un oynadığı, 2018’de Venedik Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülünü alan 12 Yıllık Gece’yi izlemeden önce Kuyrukluyıldızım Mujica’yı[1] okumanızı şiddetle öneririm. O zaman bu öyküyü niçin sevdiğimi ve onun kahramanı filmdeki Pepe’yi daha iyi anlayacaksınız.
Bu yazı ilk kez yazarın resmi web sitesinde yayınlanmıştır
[1] http://www.gercekedebiyat.com/haber-detay/kuyrukluyildizim-mujica-ferhan-sayliman/2072