Mekân Varyasyonları, kimine göre genişleyen, çeşitlenen, zenginleşen ve etkinleşen, kimine göreyse daralan, büzülen, kapanan ya da yok olan bir şey olarak makena dair farklı teorileştirme pratiklerinden bir seçki sunuyor.
Marksist ve toplumsal ile fenomenolojik ve varoluşsal mekan ayrımının iki temel uğrak olarak alındığı bu seçkide, bilinen, üretilen, tahakküm edilen bir şey olarak mekan ile algılanan ya da tahayyül edilen anlamıyla mekanın birlikte sunulması diyalektik bir karşıtlığın göz önüne serilmesine olanak sağlıyor.
Böylelikle Mekan Varyasyonlarının okuru, diyalektik kutupların her birindeki farklı teorileştirme çabalarıyla yüzleşerek her birinin kendi içindeki sorunlarını eleştirel olarak görme ve insani gerçekliğin toplumsal tarihsel, varoluşsal olarak mekanla kurduğu kurabileceği ilişkilerin güncelliğini hangi anlamlarda koruduğuna ya da kaybettiğine dair bir fikre sahip olabiliyor.
Senem Kurtar’ın editörlüğünde hazırlanan 312 sayfalık derlemede A. Kadir Gülen “Marksizm ve Toplumsal Mekân Meselesi”, Senem Kurtar “Henri Lefebvre’nin Mutlakları: Gündelik Hayat ve Toplumsal Mekân”, Pınar Yurdadön “Edward Said’in Mekânsal Praksisi”, Ömer Faik Anlı “Emmanuel Wallerstein: Mekân, Epistemoloji, Sosyal Bilim”, Nehir Durna “Mekânın Tahakkümünden Gaston Bachelard’ın İzinde Poetik Mekâna”, Kaan H. Ökten “Heidegger’de Mekânsallık ve Zamansallık”, Çağatay Şahin “Jean Paul Sartre’da Zamansal Oluş ve No-Place”, Dilan Alataş “Merleau Ponty: Dünyanın Teni ve Deneyimin Ontolojisi”, Özgür Taburoğlu “Tanpınar’da Yer ve Eşya İlişkisi” adlı makaleleriyle yer almış.
Derlemeye “Merla-Ponty: Mekanın Teni ve Deneyimin Ontolojisi” adlı makalesi ile katılan Dilan Alataş, Türkçede mekan üzerine düşünce tarihinden farklı figürlerin eserlerini inceleyen derli toplu bir yayın eksikliğine işaret ederek kitabın önemli bir boşluğu doldurduğunu belirtiyor.
Kitabın yazarlarından Ömer Faik Anlı da “Immanuel Wallerstein: Mekân, Epistemoloji, Sosyal Bilim” makalesini şu sözlerle anlatıyor:
Kitabın tanıtım bülteni:
Küresel kapitalizmin gelişiminin gezegen ölçeğinde (planetary) oldukça kapsamlı toplumsal, politik ve kültürel etkiler yaratması, büyük dünya savaşları ve dünya-tarihsel olayların vuku bulması ve özellikle 1970 ve sonrasını kapsayan ve periyodik olarak yaşanan ekonomik krizler, toplumsal mekân meselesini çok boyutlu bir teori ve tartışma platformuna taşıyarak, öncelikli bir konuma yerleştirme gereksinimi doğurmuştur.
Mekânın coğrafi ve fiziksel varlığının ehemmiyeti her ne kadar bu tarihten birkaç yüzyıl geriye, kolonileştirme ve emperyalist tutumlara kadar geri götürülebilirse de, 1970 ve sonrasında yaşanan hızlı ve sistematik toplumsal değişimler, mekânsal dönüşü zorunlu kılmış ve mekân, coğrafyadan mimari ve şehir planlamaya, felsefe ve toplum bilimlerinden sanata ve edebiyata kadar genişletilebilir teorik tartışmaların odağına taşınmıştır.
Mekânın teorileştirilme girişimindeki çeşitlenmelerin temel sebebi ideolojik, kültürel, ekonomik ve politik farklılıklardır. Bu farklılıklara istinaden homojen ve durağan, hiyerarşik ve parçalanmış mekân algılarından söz etmek mümkündür. Ancak her iki algı kutbu için de değişmez bir gerçek vardır: Mekân üretilen, tahakküm altına alınan ya da tahayyül edilen bir şeydir.
Mekâna yönelik bu farklı algı biçimleri, onu kendi dünyasından, çağından, var olduğu toplumsallıktan ve ona özgü dinamiklerden ayrı düşünemeyeceğimizin bir tanıtıdır. Mekânı mutlak ve nihai bir yapı olarak düşünme eğilimleri de benzer türden bir yanılgıya düşmektedir. Modern devletin ve onun rasyonel örgütlenişinin, kültür fetişizminin, Avrupa-merkezci tutumun, toplumsal göstergelerin güdümü ve öncelenmesinde mekânı ya ihmal eder, ya tamamen yok sayar ya da onu soyut bir kavram ya da kategoriye yahut da mutlak bir yapıya dönüştürerek derin bir yabancılaşmaya teslim olur.
Mekânın tarihsel ve toplumsal oluşumlarla ilişkisinin anlaşılma gereksinimi kapitalizmin gelişimi ve akabinde gerçekleşen olaylarla yoğunlaşmakla birlikte felsefe ve sosyal bilimlerin konuyla ilişkilenmesi üç temel yaklaşım altında toplanabilir. Bu yaklaşımlar, Marksist ve toplumsal, fenomenolojik ve varoluşsal ve son olarak da postmodern teorileri doğurur. Söz konusu çeşitlenmeyi ve çok boyutluluğu esas alan bu kitapta, özellikle ilk iki yaklaşıma odaklanılmış ve her bir yaklaşım için çeşitli düşünürlerin teorilerine yer verilmiştir.
Mekân Varyasyonları, kimine göre genişleyen, çeşitlenen, zenginleşen ve etkinleşen, kimine göreyse daralan, büzülen, kapanan ya da yok olan bir şey olarak mekâna dair farklı teorileştirme pratiklerinden bir seçki sunmaktadır. Marksist ve Toplumsal ile fenomenolojik ve varoluşsal mekân ayrımının iki temel uğrak olarak alındığı bu seçkide, bilinen, üretilen, tahakküm edilen bir şey olarak mekân ile algılanan ya da tahayyül edilen anlamıyla mekânın birlikte sunulmuş olması, diyalektik bir karşıtlığın gözler önüne serilmesine imkân tanımaktadır. Böylelikle, Mekân Varyasyonları’nın okuru, diyalektik kutupların her birindeki farklı teorileştirme çabalarıyla yüzleşecek, her birinin kendi içindeki sorunları eleştirel olarak görebilecek ve insani gerçekliğin toplumsal, tarihsel, varoluşsal olarak mekânla kurduğu, kurabileceği ilişkilerin güncelliğini hangi anlamlarda koruduğuna ya da kaybettiğine dair fikre sahip olabilecektir.