Her şeyin şiire konu olabileceği düşüncesiyle yazan Nâzım Hikmet’in sadece şiirine değil tüm alanlardaki üretim ve faaliyetlerine odaklanan “Şiir Dünyadan İbaret: Nâzım Hikmet Üzerine Yeni Çalışmalar” kitabının yazarları Kitaplar Arasında etkinliğinde okurlarla buluştu.
“Şiir dünyadan ibaret. Ve bugünkü dünyada yalnız bu dediklerim anlatılmaya değer” diyen Nâzım Hikmet üzerine 2014 yılından beri çalışmalar yapan Boğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’nin ilk yayını olan Şiir Dünyadan İbaret: Nâzım Hikmet Üzerine Yeni Çalışmalar başlıklı kitabın editör ve yazarları BU+ etkinlikleri kapsamında düzenlenen Kitaplar Arasında söyleşisinde bir araya geldi.
11 Ocak’ta Homer Kitabevinde gerçekleşen söyleşide, Murat Gülsoy’la birlikte kitabın editörlüğünü üstlenen Olcay Akyıldız ve kitaptaki makalelerin yazarlarından Esra Dicle, Zeynep Uysal ve Veysel Öztürk geçtiğimiz yıl yayımlanan kitabın Nâzım Hikmet çalışmalarına getirdiği yenilikleri katılımcılarla paylaştılar. Söyleşide Nâzım Hikmet edebiyatının göz ardı edilen yönleri konuşuldu.
Kitabın ortaya çıkış amacının Nâzım Hikmet üzerine yapılan yeni çalışmaları ortaya koymak ve başka çalışmaların da önünü açmak olduğunu belirten Zeynep Uysal, kitabın içeriği hakkında da bilgi verdi. Nâzım Hikmet’in son şiirlerinden başlayan ve şairin eserlerindeki türler arası etkileşimi ve Türkçe şiirdeki Nâzım Hikmet etkisini konu alan 3 bölümden oluşan kitapta, söyleşiye katılan yazarlardan başka Erkan Irmak, Murat Gülsoy, Oğuz Makal, Kenan Behzat Sharpe ve Yalçın Armağan’ın da makaleleri bulunuyor.
“Dünyada olan her şey Nâzım Hikmet’in şiirinde de var”
Murat Gülsoy’la birlikte kitabın editörlerinden olan Olcay Akyıldız, şiirin merkezde olduğu bir hayat süren Nâzım Hikmet’in farklı türlerdeki eserlerini de konu alan bu kitabın başlığını seçerken çok düşündüklerini paylaştı: “Şairin Memleketimden İnsan Manzaraları kitabında karşılaştığımız ‘Şiir dünyadan ibaret’ dizesi bize çok anlamlı geldi, çünkü dünyada ne varsa Nâzım Hikmet’in şiirinde de onu görüyoruz. Bu kitap aynı zamanda devamının gelmesini istediğimiz bir çalışma çünkü Nâzım Hikmet’in başka alanlarda da çok fazla üretimi var.”
Nâzım Hikmet’in çok konuşulan bir şair olmasına rağmen edebi eserleri üzerine yapılan iyi çalışmaların az olduğunu vurgulayan Akyıldız, şairin genellikle ismi ve hayatı üzerinden gündeme geldiğini ifade etti. Kitabı bölümlere ayırırken dikkat ettikleri noktaları da paylaşan Akyıldız, “Nâzım Hikmet’in şiirinde, çok sayıda eleştirmenin de ortaklaştığı gibi, belirli dönemler var ve son dönem şiirleri öncekilerden belirgin şekilde ayrılıyor. Bu nedenle kitabın ilk bölümünde bu dönüşümün neyle ilgili olduğunu ortaya koyan çalışmalara yer verdik,” ifadelerini kullandı.
“Türk edebiyatının en evrensel şairi”
“Gerçekçi Şiire Lirik Öz: Nâzım Hikmet’in Son Şiirlerinde Lirizm ve Melankoli” başlıklı makalesiyle kitabın yazarları arasında bulunan Veysel Öztürk, 40 yılı aşkın bir süre boyunca şiir yazmış olan Nâzım Hikmet’in şiirlerinde önemli ses değişmelerinin söz konusu olduğunu ve son şiirlerini de şiirsel ses odağında incelediğini belirtti. “Aramızdan ayrılmış bir şairin edebiyatı hakkında konuşurken aslında onun hayatı hakkında da konuşuyoruz. Bunun iyi ve kötü yanları var, bir şairi kendi hayatımızla ilişkilendirip sevmek onu daha takip edilebilir kılıyor, ama bir yandan da edebi metnin ötesinde şairin hayatını nesneleştirmiş oluyoruz,” ifadeleriyle bir şairin eserleri ve yaşamı arasında sapmaların olabileceğini vurgulayan Öztürk, bu sapmaların şiirsel ses üzerinden takip edilebileceğini dile getirdi.
Nâzım Hikmet’in Sovyet Rusya’ya gitmeden önceki şiirlerinde daha coşkulu ve komünal bir ses hakimken sonrasında şiirsel sesin içine kapanık ve dingin bir sese evrildiğini belirten Veysel Öztürk, “Nâzım Hikmet aslında en evrensel şairimiz ama bunun ne anlama geldiği üzerine Türk edebiyatı çalışmalarında çok odaklanılmıyor. Bu evrenselliği onun şiirinde ancak ses olarak görebiliriz,” ifadelerini ekledi.
“Nâzım Hikmet’in tiyatro oyunları üzerine çok az çalışma var”
Nâzım Hikmet’in edebiyatındaki türler arası etkileşime odaklanan kitabın ikinci bölümünde “Kadınların Savaşı’ndan Kadınların İsyanına Uzanan Çağrı: Barış” başlıklı bir makalesi bulunan Esra Dicle ise 23 tane tiyatro oyunu yazmış olan Nâzım Hikmet’in sadece bir tiyatro oyunu yazarı olmadığını, tiyatro tarihi üzerine düşünen, tiyatronun tüm formlarına açık ve izlediği oyunlar üzerine eleştiriler yazan yönleri de bulunduğunu dile getirdi. Dicle, Nâzım Hikmet’in tiyatro oyunlarına bakıldığında ilk olarak “yeniden yazım” faaliyetinin ve “türler arasılık” kavramının öne çıktığını vurguladı: “Nâzım Hikmet geleneksel ve mitsel malzemeden çok yararlanıyor. Örneğin yeniden yazdığı oyunlardan biri Yusuf kıssası. Türkiye’de hapishanede yazdığı oyunları da Sovyet Rusya’ya gittikten sonra yeniden yazıyor. Bu oyunların devrimi gerçekleştirmiş bir ülkede hangi saiklerle yeniden yazdığı önemli bir soru. Ayrıca komedi türündeki Moliere ve Aristofanes gibi önemli isimlerin oyunlarını yeniden yazıyor. Bu noktada da Soğuk Savaş yıllarında antik çağ dönemi komedi formunun Nâzım Hikmet için ne ifade ettiği önemli.”
Nâzım Hikmet’in geleneksel malzemeyi kullanırken o malzemeyi yapı-söküme uğratarak yazdığını belirten Esra Dicle, şairin komedi formunu yeniden yazımıyla ilgili ise bazı sorunların bulunduğunu ifade etti: “Aslında 20. yüzyılda artık komedi formunun bir kullanım değeri bulunmuyor, çünkü Aristofanes ya da Moliere komediyi düzendeki sorunları gösterip iyileştirmeye yönelik yazarken Nâzım Hikmet’in amacı düzeni iyileştirmek değil. Nâzım Hikmet’in zamanında komik unsur trajediyle iç içe geçerek devam ediyor ama komedinin 20. yüzyıldaki bu hali şair için kullanışlı olmadığından o geleneksel komediyi tercih ediyor.”
Nâzım Hikmet günümüz şairlerini nasıl etkiledi?
Murat Gülsoy’la birlikte yazdıkları “Günümüz Türk Şairlerinde Nâzım Hikmet Etkisi: Bir Sözlü Tarih Projesi” başlıklı makaleyle kitabın yazarları arasında yer alan Zeynep Uysal ise Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi bünyesinde yürüttükleri aynı isimli projeyi anlattı. 49 şairle yaptıkları video kayıtlarının analizi sonucu ortaya çıkan sonuçları katılımcılarla paylaşan Uysal, “1960’larda, 1980’lerde ve 2000’lerde üretim yapan şairlerle konuştuğumuz projede, Nâzım Hikmet’le nasıl tanıştıklarını sorduğumuzda çoğu çocukluk hikâyelerini hatırladı. İlginç olan şu ki bu hikâyelerde şairler çoğunlukla Nâzım Hikmet’le vatansever ya da vatan haini olmak üzere iki zıt karakterle tanımış,” ifadelerini kullandı.
Projenin hala sürdürülebilir bir çalışma olduğunu vurgulayan Uysal, görüştükleri 49 şairden erkek şairlerin çoğunlukla Nâzım Hikmet etkisini kabul ederken kadın şairlerin bu etkiyi çok kabul etmediklerini belirtti: “Projede yer alan şairlerden sadece 8’i kadın şairdi ve 49 şairden 31’i şiirlerinde Nâzım Hikmet etkisini açıkça kabul etti. 18 şair ise Nâzım Hikmet’in şiirinden etkilenmese de dünya görüşüne yakınlık duyduğunu belirtti. Ayrıca etkilendiğini söyleyen şairler arasında da dünya görüşü olarak farklı düşündüğünü söyleyenler de oldu.” Uysal ayrıca şairlerin en çok etkilendikleri eser olarak Memleketimden İnsan Manzaraları kitabını ve en çok etkilendikleri şiir olarak ise “Saman Sarısı” şiirini belirttiklerini paylaştı.
Kaynak: Gizem Seher / BÜ Haberler