Bu kaçıncı bahar? İmamoğlu’na destek açıklamaları üzerine...

Mesele'den

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararıyla 23 Haziran’da tekrarlanacak olan seçimler sıcak gündem. Sol sendikalar, odalar, meslek örgütleri, sosyalist sol ve HDP hem YSK kararının hukuksuzluğuna ve adaletsizliğine hem de siyasi saflaşmanın keskinleşmesine ve Erdoğan’ın gövdesiyle bu meseleye asılmasına bakarak, CHP-İYİ Parti adayına oy vereceklerini açıklıyorlar.

Bu pratik tutum, sendikalar ve meslek örgütleri için KHK zulmüne cevap vermek, yönetici baskısını sınırlamak diye tercüme ediliyor. Sosyalist solda ‘somut durumun somut tahlili, faşizmi sandığa gömmek’ diye adlandırılıyor.

Sendikalar ve odalar ‘Demokrasi Nöbeti’ ile konuyu bir tık öteye taşıdılar. Sosyalist sol ise, ‘devrimci görev’ tarifi yapıyor. Peş peşe destek açıklamaları geliyor. İlk akla gelen HDP, Haziran Hareketi, EMEP, Halkevleri, TKP’dir. İmamoğlu için seçimden bağımsız adaylarını çekenler de var: Emekçi Hareket Partisi, Türkiye Komünist Hareketi gibi.

Sendikal ve sol kamuoyu öylesine pompalanıyor ki, emekçiler, gençler, kadınlar için CHP adayına oy vermekten başka seçenek bulunmuyor!

Soruyu tersinden soralım: CHP adayı sendikalar, meslek odaları ve sosyalist sol için ne vaat ediyor? Ne yapıyor veya ne yaptı? Kısa bir 1 Mayıs muhabbetinin ardından korsan biçimde 1 Mayıs’ta miting kürsüsüne çıkartılan İmamoğlu oldu. İmamoğlu ve CHP’nin ona oy vermemiz için hiçbir çabası bulunmuyor.

Bu durumun kendisi, başta HDP olmak üzere sosyalist kesimlerde oy vermenin de bir gerekçesi yapıldı: Biz demokrasi için oy vereceğiz, CHP’ye oy vermiyoruz.

Bu tutumu en iyi özetleyen Selahattin Demirtaş oldu: "Seçmenlerimiz CHP'den teşekkür almak için değil; demokrasi ve barışa şans yaratmak için sandığa gitmiştir. CHP'li belediyelerin bize diyet borcu değil halkın tamamına eşit, adil, şeffaf, demokratik hizmet borcu vardır".

Son derece gurur verici bir açıklama diye kayda geçebiliriz ama burada siyasal bir boşluk, bir peşinden sürüklenme, yedeklenme, saflık yok mu? Bu siyasi bonkörlük niye? Ne olmuş da biz CHP’ye oy vermek zorunda kalmışız?

Tam bu noktada AKP politikalarının nasıl baskıcı, sömürücü, anti demokratik oluşu devreye giriyor. Tüm bu politikalara karşı oyumuzu İmamoğlu’na vermeliyiz, deniyor. Biraz da olsa ferahlık getirecektir, deniyor...

Biz bu gerekçeyi 2010 referandumunda 12 Eylül generallerini yargılayacağız diyerek soldan AKP’ye oy veren meşhur “yetmez ama evet”çilerden tanıyoruz. Bugün İmamoğlu hem bunları hem de o zaman haklı olarak AKP referandumunda hayır diyenleri ve boykotçuları birleştirmiştir.

Vahim olan 12 Eylül’den beri (öncesinde de farklılık yoktu), sosyalist solun ana eğilimleri SODEP, SHP çizgisiyle başlayıp, daha sonra HDP geleneğinin ‘blok’ faaliyetlerinde ve çoğunlukla CHP’ye oy vererek hiçbir sosyalist sorumluluğu yerine getirmemiş olmalarıdır.

Dünya kapitalizminin ekonomik ve siyasi krizinin ve ülke genelinde 12 Eylül askeri darbesi ardından gelen Özal, Çiller ve Erdoğan hükümetlerinin sömürücü ve baskıcı politikaları karşısında sosyalist programın inşa edilmesi, işçi sınıfının politik önderliğini, devrimci işçi partisini inşa etmek için nice olanak ele geçmişken hemen hepsi sendikal liderlikler ve sosyalist parti ve örgütlerce heba edilmiştir.

Bunların hiçbiri 23 Haziran seçimlerinden önemli değil, diyenler olacaktır. O zaman edi bese, artık yeter!

İki partili burjuva düzeninde elbette biri biraz daha solda görünecektir ve bu görüntü onu solcu yapmayacağı gibi, emekçiler için diğerinden farklı olmayan kapitalist sınıf politikası izleyecektir. İki partili düzen hakim olduğunda, az sol görünen diğerine karşı hep desteklenecekse, sosyalist olmamızın manası nedir?

Üçüncü bir seçenek ortaya konamadığı ve ciddi bir kuvvet olarak ortaya çıkmadığı sürece sol sendika ve sosyalist örgütlerin görevi, daha az kötüyü desteklemek değil, kendi görevlerini yerine getirmek olmalıydı, olmalıdır.

Üstelik oy isteyeceğiniz kişi, 23 Haziran sonrasında bir işveren olarak karşınıza çıkacak ve sendikalar ve sosyalistler belediye işçileriyle yaşanacak uyuşmazlıkta nerede yer alacaklar? CHP’ye oy veren işçi, size güvendik oy verdik, bak sözleşmedeki halimize dediğinde sosyalistler ne diyecek? Şimdi İmamoğlu’na oy vermeyip greve çıkacak AKP’li bir işçi, devrimciler İmamoğluna oy verdi, bu mu sizin devrimciliğiniz dediklerinde ne diyeceğiz?

Tabii çok söylenecek söz var, ama şurası açık ki, CHP-AKP kavgasında gizlenmiş bir sınıf mücadelesi mistifikasyonuyla gözümüzü boyayıp bize sosyalist politika yaptığını söyleyenler ne sosyalizm adına ne de AKP gericiliğini yenmek adına hiçbir şey yapmamış olacaklar.

19 Mayıs Samsun fotoğrafını hatırlatarak bitirelim: Oy istediğiniz CHP lideri dayak da yese, kendisine geçmiş olsun denmese bile AKP liderinin yanı başında gururla poz verdi, vermeye de devam edecektir. Çünkü bu iki parti de burjuva düzeninin has partileridir ve emekçilerin oylarını çalmak üzere kurulmuştur, yoksulların çıkarlarını temsil etmemektedir.

İşte bu yüzden hiçbir kuvvet bizi bu oyunda taraf olmamızı istemesin, beklemesin de! Burjuva burjuvalığını yapsın, biz de sosyalist görevlerimizi!

Çok Okunanlar

Yakındaki etkinlikler