Her Yer

“Auschwitz’den sonra şiir yazılamaz.” diye bir dipnot koymuştu Adorno, estetik tarihine. Ama şiir de yazıldı ve barbarlıklar da devam etti, o zamandan bu yana. İnsanın insanlığından uzaklaştığı, tüm değerlerini acımasızca çiğnediği durumlarda, şiir başkaldırmaktan vazgeçmedi.

Evden çalışmak çalışanları mutlu etmedi. Çevrimiçi iş bulma şirketi 24 Saatte İş tarafından düzenlenen ankete katılanların yüzde 65’i evden çalışırken işe odaklanmada sorun yaşadığını söylerken, yüzde 35’i sessiz bir ortamın olmamasından yakındı. Beş çalışandan dördü ise "mesai diye bir kavramın kalmamasından" şikayetçi.

İklim değişikliği hakkında dünyanın en büyük kamuoyu araştırmasına göre dünya halklarının çoğunluğu geniş kapsamlı eylem istiyor. Oxford Üniversitesi’nin analizlerine göre de dünya nüfusunun yarıdan çoğunu temsil ettiği onaylanan UNDP’nin “İklim Anketi”ne göre dünya nüfusunun yüzde 64’ü COVID-19 küresel salgını koşullarına rağmen, iklim değişikliğinin küresel acil durum oluşturduğuna inanıyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayınlanan yeni rapora göre, resmi verilerin mevcut olduğu ülkelerin üçte ikisinde, 2020 yılının ilk yarısında COVID-19 küresel salgını nedeniyle aylık ücretler düştü veya daha yavaş arttı; öte yandan, krizin yakın gelecekte ücretlerin düşmesi yönünde çok büyük baskı yaratabileceği öngörülüyor.

Uluslararası sivil toplum kuruluşu Oxfam’ın yayınladığı “Yoksulluk Değil, Onurlu Bir Yaşam” raporunda, Koronavirüs salgını dolayısıyla gelişmekte olan ülkelere acil yardım yapılmaması durumunda, yarım milyar kişinin daha yoksulluğa itilebileceği belirtildi.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak değerlendirilen koronavirüs COVID-19 salgınının yayılmaması için alınan önlemlere kültür ve sanat dünyası da katıldı. Bazı festival ve süreli etkinlikler ertelenirken, kültür ve sanat mekanları geçici orak kapılarını kapattı.

Tarımda kullanılan kimyasallara ilişkin 2018 satışlarını inceleyen Unearthed ve Public Eye yayın kuruluşları, dünyanın önde gelen tarım kimyasalı şirketleri satışlarının %35’ini, insanlara, hayvanlara veya ekosisteme ”yüksek düzeyde zararlı pestisitler (YZP)” olarak sınıflandırılmış pestisitlerin oluşturduğunu açıkladı.

İsveçli ekoloji aktivisti, 16 yaşındaki Greta Thunberg öncülüğünde başlatılan gençlerin iklim grevleri dünya ölçeğinde yankılandı. BM genel kurulu da iklim gündemiyle toplandı... Bu, küresel ısınmaya ilginin ve duyarlılığın arttığının bir göstergesi. Sevindirici... Devletlerden, hükümetlerden acilen duruma müdahale etmeleri isteniyor. Aksi halde ve geç kalınırsa geriye kurtarılacak bir şey kalmaya bileceği ortada... İklim krizi bir tevatür değil...

Ekolojik mücadelelerin iki temel zaafı bulunduğunu belirten Fikret Başkaya, hareketin bölünmüş yapısının yanı sıra asıl zaafın hükümetlerden çözüm beklenmesi olduğunu vurguluyor. Asıl iktidarın hükümetler değil, şirketler olduğu neoliberalizm çağında devletlerin işlevinin ise sermayenin çıkarını gerçekleştirmek olduğunu belirten Başkaya’ya göre neoliberalizme karşı olmak yetmez, kapitalizme karşı olmak gerekiyor. İşte Fikret Başkaya’nın sorularımıza verdiği yanıtlar...

Bu yıl, Alman yolcu gemisi MS St. Louis’in, neredeyse tamamı Nazi zulmünden kaçan Alman Musevilerden oluşan 937 yolcusuyla Hamburg’dan Amerika’ya yaptığı kötü ünlü yolculuğun 80. yıldönümü. Küba hükümeti onlara giriş vizeleri satmış olmasına rağmen, 27 Mayıs 1939’da Havana limanına girdiklerinde, yetkililer sığınmacıların karaya ayak basmasına engellediler.

Yeni yılın ilk günlerinde, bir dizi bilimsel buluş, insanlığın dünyayı anlama ve bu bilgiyi modern yaşama bela olan birçok toplumsal hastalığı çözmek için kullanma muazzam kapasitesini gösteriyor:

Fransa'daki Sarı Yelek hareketine şirket medyası tarafından atılan iftiralar arasında belki de en aptalca olanı, toplumsal eşitsizliğe, yoksulluğa ve düşük ücretli işlere karşı militanca protestolara katılan işçilerin, Devlet Başkanı Emmanuel Macron tarafından benzine konulan vergiye ayak diredikleri için çevresel endişelere karşı çıktıkları iddiasıdır.

“Bükemediğin bileği öpeceksin!”
Hakim olana teslimiyet ancak bu kadar güçlü-açık ve net formüle edilebilir. Böyle bir ifadenin dile girmesi, dilde yaygınlaşması, söylendiği vakit ne kastedildiğinin hemen anlaşılması; ancak yüz yıllara yayılan bir tecrübeyle mümkün.

Yaklaşık on günden beri her fırsatta bunu söylüyorum “benim feminist”. Neden bunu söylediğimi yakınımda duran bazı arkadaşlarımla konuşarak, yazışarak, fikir alış-verişinde bulunarak ve ciddi ciddi tartışarak temellendirmeye çalışıyorum. Oysa on gün öncesine kadar “feminist” kelimesiyle aram iyi değildi. Yani kendimi böyle uluorta, “benim feminist.” diye tanımlama derdim yoktu.

Çok Okunanlar

Yakındaki etkinlikler